You Don't Know Jack

14 Mart 2011 Pazartesi

You Don't Know Jack






Jack the Ripper, ya da Türkçe'siyle 'Karın Deşen Jack'; 1988 yılının ikinci yarısında Londra'da yaşamış ve yirmiye yakın cinayet işlemesine rağmen izini tamamen kaybettirmeyi başarmış bir seri katildir -kurbanlarının tamamı hayat kadınlarından oluşmaktadır-... Dr. Jack Kevorkian ise; doksanlı yılların sonunda ABD'de takriben 130 kişinin hayatını sonlandırmış, defalarca mahkemeye çıkıp beraat etmiştir. Soru şu: "bir insanı katil yapan şey nedir?.." Al Pacino'dan etkileyici bir film: 'You Don't Know Jack'



Bir cinayet olayında/haberinde en ilgimi çeken kısım hiçbir zaman cinayetin nasıl işlendiği değildir; katilin kim olduğudur. Kim kimi deşmiş, hangi aletleri kullanmış, sıradan bir ölüm mü, tecavüz de olmuş mu... bunların hepsi son derece tahammül edilmez kabul ettiğim detaylardır ve hepsini insanın yüreğine işkence görürüm. Beni şoke eden her zaman katilin özel hayatıdır. Camus'nün Meursault'sunu anlamak isterim... Katilin psikolojisi, aklından neler geçtiği ve sosyal statüsü beni düşündürür. Mesela bir fakirin katil olmasına aklım yatar ama bir zenginin cinayetinde 'doyumsuzluğu' bulurum. Bu beni hayatımla ilgili düşünmeye iter.

John Goodman'ı uzun süre sonra önemli bir projede görmek güzeldi.
Türkiye'nin en baba Amerikan kolejini bitirmiş, devasa bir sitede kızlarla dolu bir havuz başında yaşayan gencin, her istediğini elde edebiliyor olmasına rağmen katil olması, bence en saf haliyle 'bir araştırma konusudur' ve zaten ilk soru da sönmüş ateşin hala dumanı tüterken sorulur: "çok iyi bir aileden gelen, her şeyi olan bir çocuktu; böyle bir şey yapmış olmasına imkan yok, emin misiniz?" Bu soru da bizi katil üzerine düşünmeye iter.

Deliller toplanır, sorgular sonlanır, karar verilir: evet, katil o'dur. Ne kadar zengin de olsa, ne kadar eğitimli de olsa, ne kadar her şeyi de olsa -'her şey' neyse artık- sonuç değişmez: katil o'dur.

İşte 'You Don't Know Jack' filminde de Dr. Kevorkian'ın düştüğü durum biraz bu. Her şeyden evvel o bir doktor. Yaşı itibariyle ununu elemiş, eleğini asmış. Maddi açıdan bir sıkıntısı yok, olmadığı gibi zaten "kurbanlarından da" para istemiyor. O, sadece hastalarına ölmeleri konusunda yardımcı oluyor.

"Ölüm de bir haktır."

Biraz karamsar da olsa filmin önemli bir konusu var. Hepimizin bildiği gibi, kimi hastalıkların maalesef tedavisi yok. Bunlar çok ağır hastalıklar ve en iğrenç özellikleri de maalesef hastayı yavaş yavaş eritmeleri. Dr. Jack Kevorkian (Al Pacino) da tıp alanındaki tecrübesi ve biraz da hayata bakışındaki 'gerçekçi'yaklaşım sayesinde, pençesinde olduğu hastalıktan kurtulması mümkün olmayan hastalara bir imkan sunmak istiyor: ötanazi hakkı. Dr. Kevorkian amacına hizmet edecek bir makine üretiyor. Bu çok büyük işçilik gerektirmeyen makine, basit bir sisteme dayanıyor: hastanın kendi iradesiyle karar vererek 'çeşitli şekillerde' kendi ölümüne sebebiyet vermesi. Bu makine, hastaya ağrısız-sızısız bir ölüm sunuyor. Belki de ölüm yerine 'intihar' demek daha doğru olur...

İntiharlar mutlaka hastanın yakının da bulunduğu bir ortamda, tamamen mutabık kalınarak ve en önemlisi, bir kameraya canlı canlı çekilerek gerçekleşiyor. Hasta tamamen şikayetçi olduğu hayatından, tam anlamıyla kendi isteğiyle ve büyük bir huzurla ayrıldığından; dolayısıyla hasta yakınları da 'hastanın huzurlu gidişinden mutluluk duyduğundan' Dr. Kevorkian'a yasal olarak hiç bir suç yüklenemiyor. Tüm bu olaylar -130 kişinin ölümü- Dr. Kevorkian'ın birinci dereceden desteğiyle, ötanazinin yasak olduğu Michigan eyaletinde gerçekleşiyor. Bu sebepten de Dr. Kevorkian'ın başı sık sık mahkemeyle belaya giriyor. Haliyle muhafazakar kesim ayağa kalkıyor, tüm bu yaşananları insan haklarına aykırı bulanlar celalleniyor ve basının da bu işin üstüne gitmesiyle Dr Kevorkian'ın adı çıkıyor Dr. Death'e (Dr. Ölüm).

Ve sonunda; ölümün de bir hak olduğunu savunan Dr. Kevorkian ile yasalar arasında amansız bir düello başlıyor.



'Filmin yönetmeni Oscar'lı!'




You Don't Know Jack filminin yönetmeni Barry Levinson'ı; 96 yapımı ve Brad Pitt ile Robert De Niro'nun başrollerini paylaştığı Sleepers filminden hatırlıyorum. Zor bir konuyu iyi işlediğini fakat filmin bir çok yerinde seyircinin dikkatini fazlasıyla dağıttığını, koşan filmin ayağına kimi zaman adeta 'çelme' taktığını hatırlıyorum. Aynı şeyi kendisine Oscar getiren 88 yapımı Rain Man'de de gözlemlemiştim. Konu itibariyle Sleepers'tan daha hareketli olmasına rağmen anlatımı itibariyle yine bir hayli durağandı Rain Man.

Benzer şeyleri You Don't Know Jack'te de görebiliriz. Çok heyecanlı bir konusu yok filmin. Önemli, ama heyecanını yitirmiş bir konu. İspanyol sineması gibi bütçesi çok daha düşük bir sinema bile bu ötanazi konusuna çok daha sağlam eğilmişti, hem de çok daha erken: 2004 yılında Mar Adentro. 'En iyi yabancı dilde film' ödülünü almıştı Akademi'den. Başrolünde Javier Bardem, yönetmen koltuğundaysa Alejandro Amenabar... (Hep şu Amenabar Hollywood'a gitse ne olur diye merak etmişimdir... Mesela şu meşhur Vanilla Sky'ın, Amenabar'ın Abre Los Ojos filminin Hollywood uyarlaması olduğunu biliyor muydunuz?..)

'Al Pacino-Dr. Kevorkian'


Al Pacino'yu bu filmde izleyip de "çok yaşlanmış!" diyenler Pacino'yu tanımıyor, onun nasıl rolünü önemsediğini ve rolünün içine 'tam anlamıyla' girdiğini bilmiyor demektir. Pacino, yine şaheser bir performans ortaya koyuyor ve taraflı tarafsız herkese şu soruyu sordurtuyor: "neden bu filmi sinemalara değil de bir televizyon kanalına sattılar acaba, oysa Pacino bu performansıyla 'en iyi erkek oyuncu' dalında rahatlıkla ödüle ulaşabilirdi?". Gerçekten de öyle. Bardem-Firth arasına bir ustayı eklemek, belki ödül törenini daha izlenilebilir bir hale getirebilirdi. Neyse, böyle bir manzara artık başka bahara kaldı...

'Küçük bir uyarı.'



Dr. Kevorkian'ın resim-müzik gibi sanat dallarına da ilgisi var.
İşte Dr. Kevorkian'ın filmde de vurgulanan tablolarından bir tanesi.

Ermenilerle,Türklerin arasında geçenlerin konuşulacağı yer asla bu platform değildir, görüş bildirecek kimse de zaten ben değilim. Yalnızca filmi izleyecek olanlara bir uyarı: film 'soykırım' olduğunu kabul etmiş kişilerin bakış açısıyla yapılmış ve bu bakışa hizmet eden kimi sahneler içeriyor. Hassasiyeti olanların dikkatine.

0 yorum :

Yorum Gönder