L'Appartement & Wicker Park

17 Ağustos 2011 Çarşamba

L'Appartement & Wicker Park


L'Appartement-1996


En beğenmediğim müzik tarzında şarkılar yapar Rihanna. Sözlerini kalbim kabul etmez, melodisini de aklım... Jay-Z desen, durum farklı değil. Birçoğuna göre gelmiş geçmiş en iyi müzisyenlerden biri Jay-Z. Tarzının en iyilerinden veya... Eminim öyledir, pek bilgili olmadığım konularda ahkam kesecek değilim; ancak bu iş de zevk meselesi birader, kabul etmiyor kulağım ne yapalım...

Yukarıdaki cümlelerle başladığım yazıma, "son zamanlarda en çok dinlediğim şarkılar: 'don't stop the music' ve 'empire state of mind'..." diye devam etsem, bir parça ayıp olmaz mı? Zira bu iki şarkıdan ilki Rihanna'ya, ikincisi de Jay-Z'ye ait!..

O zaman şöyle izah edelim: 'don't stop the music' Rihanna'nın 2007 yılında çıkardığı 'good girl gone bad' adlı albümünün üçüncü parçası. Fakat aynı zamanda da İngiliz jazz sanatçısı Jamie Cullum'un 2009 yılında çıkardığı 'The Pursuit' isimli albümünün de altıncı (6.) şarkısı...

L'Appartement-1996

Wicker Park-2004


'Empire state of mind' ise Jay-Z'nin yine 2009 yılında internet üzerinden piyasaya dağıttığı ve Alicia Keys ile beraber söylediği hip/hop formatında bir şarkı. Fakat aynı zamanda altmış dördüncü (64.) Cannes Film Festvali'nin de açılış gecesinde, yine Jamie Cullum'un piyanosuyla Robert de Niro'ya mayhoş mayhoş bakarak çaldığı parça...

(Jamie Cullum'un açılış gecesi için bu şarkıyı hazırlamasındaki muhtemel sebep, jüri başkanının "New Yorklu" Robert de Niro olması ve şarkının New York'u anlatmasının yanı sıra bir de daha henüz başında Robert de Niro'ya göndermede bulunması: "yeah, yeah, I'ma up at Brooklyn, now I'm down in Tribeca / Right next to De Niro, but I'll be hood forever...")

Demek ki benim için bir şarkıyı bir kez dinleyip, beğenmediğim takdirde hemen silmek mümkün değilmiş. Bir zaman sonra bir başka müzisyen aynı şarkıyı kendi tarzında yorumlayıp bana sevdirebilirmiş. Söz konusu; anlamlandıramadığım bir müzik tarzının eseri olan bir parça dahi olsa ('dont stop the music' / 'empire state of mind'), günün birinde bir başka müzisyen (Jamie Cullum) bu anlamsızlığı benim için anlamlı hale getirebilirmiş.

***

Aynı bağlamda sinemaya baktığımız vakit, çok çarpıcı sonuçlar elde ediyoruz. 

***
Et Dieu... créa la femme... Monica Belluci 'Lisa'

Vincent CASSEL kariyerine ya bu saçlarla devam etseydi?

Ağzı açık Hollywood budalaları, süslü püslü evlerinde, kız arkadaşlarıyla sevişmekten fırsat bulup da bir film izlemeye karar verirler ve yoğun istek üzerine, onca filmin arasından -laf aramızda biraz da kızların yoğun baskısını kıramayıp- Josh Hartnett'ın başrolünü oynadığı Wicker Park filmini seçerler. İşin aslı bu filmin ABD'lilerin dediği gibi bir 'chick flick'; yani 'kız filmi' olduğunu bilirler, ancak filmin kadın başrol oyuncusunun Diane Kruger olduğunu fark ederler de pek ses etmezler...


Film başlayınca kızların bir kısmı filme kendilerini hafif kaptırırlar. Diğerleri zaten filmden tamamen kopuk erkeklerle sevişmeye devam etmeyi tercih ederler. Eşlerini Josh Hartnett'a kaptıran erkekler Diane Kruger tarafından reddedilince, hafif hafif iddia tahminlerine ve  içkinin tesirinin artan kudretiyle de Josh Hartnett'a kenetlenmiş partnerlerinin oturunca katlanmış beyaz gömleklerinin arasından zaman zaman uç veren memelerine vermeye başlarlar kendilerini. Bu böyledir.

L'Appartement

Wicker Park-2004


Film biter. 

Kızlar çok etkilenmişlerdir ve kendi aralarında şöyle demeye başlarlar: "ağbiii, çok güzel bir filmdi!"...
Bu anın geleceğini çoktan akıl etmiş kimi uyanık erkekler, sevgilileri filme kaptırmışken kendilerini orijinal dvd'lerinin arkasını okurlar ve şöyle derler: "tabii güzel. Hollywood'un yaptığı en başarılı filmlerden, 2004 yapımı biliyor muydunuz?"...

Kızlar etkilenirler. Sevişme gırla devam eder. Kimsenin bir şeyden haberi olmaz zamanla, kimin eli kimin cebinde belli değildir.

Sabah uyandığında erkek kısmı bilmez kızını masadaki tüm erkeklerle paylaştığını bir gece evvel; başı çok ağrımaktadır, kolay değil, onca votka, onca rakı, onca bira... Hatırlamak kolay değil, bilmek...

Tıpkı bilmedikleri gibi Wicker Park'ın aslında 1996 yılı Fransız yapımı bir filmin 'cover'ı olduğunu -L'Appartement...

***
Haklarında daha çok araştırma yapılsa, birbirleri hakkında ve birbirlerinin arkasından söyledikleri beynelmilel basında daha çok yer alsa; dünyanın en sansasyonel çifti olarak kabul edilmeleri işten bile olmayan yegane aşıklar Monica Belluci ve Vincent Cassel'i tanıştıran filmden bahsediyorum.

***

Vincent CASSEL 'Max' & Romane BOHRINGER 'Alice'
'Külkedisi' hikayesini hatırlayan var mı?
Max (Vincent Cassel) Parisli çapkın bir gençtir; fakat kaderin cilvesi, evlenmeye karar vermiştir. Bir iş görüşmesi için Tokyo'ya gitmezden evvel bir Paris 'café'sinde iş arkadaşlarıyla bir yudum içki içmeye oturur. Kısa bir muhabbetten sonra etmesi gereken bir telefon olduğunu hatırlar ve vaktinin cafélerinde alt katta bulunan telefon kulübelerine iner. Tam bir kabine girmiş, telefon edecekken, yan kabinden gelen ses dikkatini çeker. Max, bu sesi tanıyordur. Yan kabinde hararetli bir telefon görüşmesi yapan Max'ın hayatının aşkı Lisa'dır (Monica Belluci). 

Max bunu fark eder etmez kabininin kapısını açar fakat Lisa çoktan onun kapalı kapısının önünden geçmiştir ve koridorların sonundaki merdivenlerden koşar adım çıkarak restoranı terk etmek üzeredir. Max, Lisa'ya yetişemez fakat evlilik arifesinde yaşadığı bu olayla birlikte pek de emin olmayarak yaşadığı hayatını değiştirmesine ve biraz zorla aldığı bu karardan vazgeçip, hayatını yeniden düzenlemesine yetecek kadar vakit, hala, vardır...

Max her şeyden vazgeçer; sevgilisinden, bir kaç saat içinde Tokyo'ya kalkacak olan uçağından... her şeyden.

Aşkın tutkusunun göstergesi olarak, bir şekilde (?) Lisa'nın nerede yaşadığını bulur Max ve hayatının aşkının evine gizlice girip, dolaba saklanarak birtanesinin eve gelmesini bekler.

"L'Appartement'ın" kapısı açılır ve içeriye Lisa yerine ona son derecede benzeyen bir başka kız girer: Alice (Romane Bohringer)...

Max, karşısında Lisa yerine ona fevkalade benzeyen Alice'yi bulunca; Alice de apartman dairesinde Max'ı bulunca çok şaşırır. 

Bu benzerlikten ateşli bir seks çıkacaktır.

Soru şu: Max, Alice'yi Lisa'ya benzettiği için onunla seks yaptı, Lisa'ya bunca aşıkken... Peki ya Alice niçin Max'ı yatıya davet edip, onunla cinsel ilişkiye girdi?

İşte bu soru, filmin temel noktası ve büyünün kendini belli ettiği yer.

***

Wicker Park'taki kafenin ismi neden Belluci ola ki?
Wicker Park, Ukde Sineması'nın açık havasında izlediğimiz üçüncü filmdi. Wicker Park'ın -2004-, L'Appartement filminin -1996- 'cover'ı olduğunu ben de bilmiyordum. Fakat film biter bitmez ilk yaptığım işlem, L'Appartement filmini edinmek ve en yakın zamanda Ukde Sineması'nda izlemek üzere planlarımı yapmak oldu.

Wicker Park ile L'Appartement filmlerinin birebir aynı olduğunu söylemek güç. Jay-Z'nin 'empire state of mind' şarkısıyla Jamie Cullum'ın versiyonu arasında bariz oranda fark olduğu gibi; bu iki 'aynı' film arasında da 'güzel' farklılıklar var. Avrupa ile ABD arasındaki 'anlayış' farkını görmek eminim sinemasever için de müziksever için de pek zevkli olacaktır. Bilhassa bu iki filmin sonlanış biçimleri karşılaştırıldığında Avrupa sinemasındaki cesaretin, ABD sinemasının dizlerini titretecek boyutta olduğunu görmek, büyük bir sinemasal tatmindir. Lütfen her iki filmi de, ters kronolojik sırayla -önce Wicker Park, sonra L'Appartement olmak üzere- izleyiniz. Bu farkı muhakkak göreceksiniz.

ABD versiyonunu bu kadar ezmeyelim. Sürprizleriyle Wicker Park, L'Appartment'dan bir adım önde. Dediğim gibi, sonlarını bu hesaba katmıyorum...

Diane KRUGER 'Lisa' & Josh HARTNETT 'Matthew'

Sinemada 'cover' meraklısına bir not: Meşhur Vanilla Sky'ın -2001-, İspanyol yetenek Alejandro Amenábar'ın 1997 yılında tamamladığı eseri Abre los Ojos'un 'cover'ı olduğunu biliyor muydunuz?

0 yorum :

Yorum Gönder