Whisky Romeo Zulu

14 Ağustos 2011 Pazar

Whisky Romeo Zulu


Whisky Romeo Zulu-2004



Arjantin Hava Yolları'na-Líneas Aéreas Privadas Argentina- bağlı 3142 sefer sayılı  Boeing 737-204C tipi yolcu uçağı, 31 ağustos 1999 yılı saat tam 20:54'te Arjantin tarihinin en büyük kazasını yaptı. Kaza başta basit bir pilot hatası gibi görünüyordu, fakat karakutunun açılması ve ortaya çıkan deliller gösterdi ki kazanın asıl sebebi uçak şirketinin daha fazla kar etmek için yaptığı ihmalkarlıklardı. Whisky Romeo Zulu filmi, yapıldığı ülke olan Arjantin'in karakutusu gibi. 67 kişinin hayatını kaybettiği uçaktan çıkan karakutu hava yolu şirketi için ne ifade ediyorsa, Whisky Romeo Zulu da Arjantin için onu ifade ediyor. 


Eskiden hangi çocuğa ileride ne olmak istediğini sorsanız, ya pilot olmak istediğini söylerdi ya doktor. Şimdi daha çok mimar ve mühendisler kulağa çarpıyor. Futbol ise her zamanki gibi popüler.


Pilot olmak tabii kulağa çok hoş geliyor. Uçağı kaldırmak, göklerde süzülmek ve yavaş bir dokunuşla uçağı piste indirmek çocukların ağız sulandıran imgelemiyle birleşti mi 'tam yapılacak meslek!' haline geliyor, doğal olarak...


Biraz büyükseniz ve erkekseniz, tüm bu cezbedici yanları dışında bir de hosteslerle haşır neşir olma imkanı var elbet.


Kimileri için dünyanın pek çok ülkesini görmek cezbedici, kimileri için üniforma, kimileri içinse yalnızca, pilotların aldıkları dolgun olduğu iddia edilen  maaş...


Tüm bu hayaller siz büyüdükçe çöküp gidiyor. Sizin aklınızda; babanız sizi koltuk altınızdan eviniz salonu semalarında uçururken hissettikleriniz, yavaş yavaş törpüleniyor hayat tarafından. Zor eğitimler, yüksek denetimler ve en ufak bir kusurun önünüzü tıkaması gibi. Mesela gözünüzün bozuk olması...


Bu testlerden geçenler zaten muhtemelen ben bu yazıyı yazarken ya gökteler, ya da bilinmez ülkelerin puslu şehirlerine iniş yapıyorlar...


***
Enrique Piñeyro
Bir uçak sevdalısı da filmimizin yönetmeni Enrique Piñeyro. Aslında şu şekilde açıklamak belki daha doğru olacak: Enrique Piñeyro bu film için tanık/yönetmen/oyuncu pozisyonunda. Yani her şeyden evvel anlatacağı hikayenin birinci dereceden tanığı, sonra hikayeyi sinemaya aktarmaya karar vermiş yönetmeni ve en son "kimse bu rolü benden iyi canlandıramaz, çünkü kimse benim yaşananlar esnasında neler hissettiğimi bilemez ve filme yansıtamaz" diye düşünen -bunda da haklı olan- oyuncusu.

Fakat Whisky Romeo Zulu eşittir Enrique Piñeyro değil!

Peki o zaman, Whisky Romeo Zulu ne?

***
Yazının ilk satırlarında verdiğim haber tamamen gerçektir. Rezalet bir kaza söz konusu olan. Bir sürü ihmal söz konusu, uçağın sahibi havayolu şirketinde. Yeni kurulmuş o yüzden şirket yöneticileri elini cebine atmak istemiyor. Uçaklarında bir sürü hasar var. Bunu bilen, işte anlayan pilot Enrique Piñeyro sırf bu yüzden şirketin kendi sorumluluğunda olan tüm uçuşlarını baltalıyor. Haliyle kısa sürede şirket yöneticilerinin bir numaralı düşmanı haline geliyor. 

Sınırlı sayıda uçak uçurabiliyor, o da kendine gerçekten ihtiyaç duyulduğunda. Yoksa o da yok!..

Piñeyro gayretli. Gördüğü hatanın üstüne gidiyor. Şirketin uğrayacağı kayıp, maddi zarar umurunda değil. Kalkış esnasında bakıyor uçağa, varsa bir eksik hemen kuleye ulaşıyor, "bilmem ne, bilmem ne eksik... Bu koşullar altında uçamam!". Çok net!.. Uçaktan iniyor ve yeni uçuş tarihinin kendisine bildirilmesini bekliyor.

Şirketinse umurunda değil. Uçuşlar son sürat devam...

Piñeyro'nun gazetelere yazdığı ihbar mektuplarından bir kaç satır.

Bakıyor Piñeyro durum kötüye gidiyor ve kimse oralı değil; kimi yerel ve beynelmilel gazetelere elinde bulunan her türlü belgeyi sunarak yazılar hazırlıyor.

Durum önce 'benden söylemesi' iken, uçağın düşmesiyle 'ben söylemiştim' e geliyor.

Doğru bildiği uğruna savaşan, işini kaybeden fakat buna rağmen yılmayan, hayatının aşkını bile hayatın getirdiği noktada karşısına alan bir adamın, bir Don Kişot'un mücadelesi Whisky Romeo Zulu.

Filmin arka planında da güzel ve naif bir aşk hikayesi
 anlatılıyor.

***
Piñeyro'nun Arjantin basınına verdiği röportajdan parçalar:

  • Öyle hissediyorum ki her insanın aslında hayat boyu yapacağı tek, bir film vardır ve benimkisi Whisky Romeo Zulu idi. Sonra bir sürü tema işleyebilirim, bir sürü konu ele alabilirim ancak bir tane hikaye anlatacaksam o budur.
  • Asıl olay 93 yılında, şirkete jetlerin gelmesiyle başladı. Ben hikayenin o zamandan beri şahidiyim ve ben o ölen 67 yolcunun niçin öldüğünü çok iyi biliyorum... 93 yılında damlacıklar bardağa akmaya başladı, 99 yılında olan o damlalardan birinin bardaktan taşması idi.
  • Oyuncularla birlikte çok çalıştık. Bire bir kokpit dekorasyonlarında eğitim yaptık. Simülasyona girdik. Ve benim asıl istediğim tüm pilotların aile olmasıydı. Hollywood filmlerindeki gibi yapmacık sahneler istemiyordum filmimde...
  • Filmi yirmi haftada çektik.
  • Filmdeki düşen uçak benim ülkemin mükemmel bir metaforu. Tek fark uçak riske daha az dayanıklı, zaten bu yüzden de düşüyor. Ama yine de bence bire bir aynılar.
  • Filmin senaryosunu yazdığımda okuttuğum ilk kişi avukatım oldu. Birkaç gün içerisinde senaryoyu okudu ve bana senaryomda tam altmış üç potansiyel suç olduğunu söyledi. Ben de ona aynen şu cevabı verdim: "Şirketlerin imajı mı daha önemli, yoksa o şirketlerin müşterilerinin neyin ne olduğunu bilmesi, ona göre adım atması mı? Hadi bakalım evlat, çalışmaya koyul. Kapsamlı bir savunma metnini şimdiden hazır et!".
***
İşte böyle korkusuz bir adam Enrique Piñeyro. Arjantin sineması da kapısını böyle olayları ifşa etmek isteyenlere açmış. Takdir edilecek nokta işte burada zaten. İşin ucu devlete, hükumete dokunmuyor mu; para babalarına, mafyöz tiplere dokunmuyor mu? Elbette dokunuyor. Kimler kimler zarar görmüş bu film yüzünden. Ama durmak yok, yola devam(!) Ne konuda, ne zaman, nerede film yapmak istersen yap. Özgür sinema demek, işte bu demek!

Ukde Sineması'nda izlediğim ve anlattığım 2010 yine Arjantin yapımı Carancho farklı mıydı, ya da yeni gösterime giren Un Cuento Chino? Hepsi aynı korkusuzluktan yola çıkıyor. "Ülkemizde böyle bir yanlış durum var, bunu bir film yaparak anlatalım ki gereken önlemler alınsın!" fikri hakim hep.

Bakın bu uçak kazasının üstü belki kapatılacaktı. Enrique Piñeyro işinden kovulmuş, orta yaşlı bir pilot olarak belki tazminat davası açacaktı hepsi bu. Ancak ne oldu? Adam konuya bir çözüm istedi. Yeni kazalar olmasın, bunu engelleyelim, dedi. Ve ne yaptı? Bir film yaptı. Tüm dünyaya anlattı derdini.

Şuanda bu yazıyı okuyan sizler de, bu yazıyı filmi izlemiş olarak yazan ben ve Ukde Sineması'nın o gece seyircisi olmuş kimseler de Arjantin'de 31 ağustos 1999 yılı saat tam 20:54'te ne oldu, biliyor, biliyoruz...

İşte sinema bu!.. İşte Ukde Sineması bunun için var!

Keşke Türkiye'nin sinemaya gönül vermiş kimseleri de artık yaptıkları şu saçma sapan filmlere bir son verseler de, biraz yüreklenip memlekette olup biten düzenbazlıklar, hatalar ve ileride büyük zararlara sebebiyet verebilecek yanlışlıklar üzerine filmler yapsalar. 

Bu kadar mı bastırılmışız, bu kadar mı midesi geniş?

Neyse, fazla sözü uzatmayalım. Son söz: biz "sinema" denen sanat dalının aslında ne büyük bir silah olduğunu anlamadıkça, bizden bir cacık olmaz!


Filmin ismini merak edenlere küçük bir not: 

Düşen uçak LV-WRZ harfleri adına kayıtlı. NATO'nun belirlediği fonetik alfabeye göre de L=Lima, V=Viktor - W=Whisky, R=Romeo ve Z=Zulu. Yönetmenin NATO alfabesinde uçağın ismini filmine vermesinin altında da ülkesi Arjantin'le birlikte Nijerya dışında hiçbir ülkenin hava yollarının orduya bağlı olmaması ve yönetmenin yaşanan kazaların bu yüzden olmasına duyduğu inanç var.

0 yorum :

Yorum Gönder