Beton Park

7 Mart 2011 Pazartesi

Beton Park


"Milliyetçilik", "erkeklik", "işsizlik" ve dolayısıyla "gelecek korkusu"... gibi hepimizi dolaylı veya doğrudan ilgilendiren çok önemli meseleler hakkında sunulmuş bir 'belge'sel Beton Park. İçinde yaşadığımız toplumu anlamak için muhteşem bir fırsat. 


İyi bir belgesel seyircisi olduğumu söyleyemem. Dolayısıyla belgesellere dair çok derin bir bilgim maalesef yok. Bu biraz benimle alakalı bir durum. Galiba 'kurgusal' işler daha çok hoşuma gidiyor; ya da belki belgeselin bana sunduğu 'gerçekliğin' öylece önüme bırakılmasından, kimi zamansa suratıma çarpılmasından pek haz etmiyorum, korkuyorum. Bu yüzden Beton Park hakkında derin incelemeler yapmak için doğru kimse olduğumu zannetmiyorum. Söyleyebileceklerimse öznel bir takım 'gözlemlerden' öteye geçemez.

Beton Park 2010, 29. İstanbul Film Festivalinde gösterilmiş bir belgesel. İç rahatlatan, fakat bir o kadar da iç karartan bir belgesel.

Berke Baş, belgesel filmin yönetmeni, Doğu Karadeniz'e Ordu'ya gidiyor ve orada kimi gençlerin hayatlarına kamerasını doğrultuyor. Bu gençlerden biri Samet. Ordu gibi küçük bir şehirde, yaşıyor olduğu hayattan zevk almayan ve eğer askere giderse her şeyin değişeceğini; evvela 'erkek' olacağını düşünen bir genç. Askerliğin bir erkeğin hayatındaki ilk adım olduğunu, tıpkı 'sünnet' gibi yalnızca erkeğe ve erkekliğe adanmış bir nimet olduğuna gönülden inanmış 'naif' hayaller sahibi bir delikanlı. (Sünnet deyince akla kimi Arap ülkelerinde kadınlara uygulanan zulüm gelmesin)

Hüseyin ise devrimci ateşini içinde yanar halde muhafaza etmeyi başarmış bir başka Ordulu genç. Onun askerliğe bakışıysa çok daha 'umutsuz': askerliğin bir çeşit gençleri tekdüzeleştirmek projesi olduğuna inanıyor ve diyor ki: "askere giden 'erkek' olur diyorlar... Çünkü askerde her türlü pis muameleye maruz kalacağımız ve   gıkımızı çıkaramayacağımız için tüm erdemlerimizden yontulmuş olacağız. Ondan sonra bütün hayatımız boyunca hiçbir şeye baş kaldıramayacağız ve karşımıza çıkan acılar-zorlukları mantıklarını adamakıllı kavramadan kabul etmek zorunda kalacağız."

Bir de Ahmet var işin içinde. O, belgesele daha farklı bir taraftan dahil oluyor. Ahmet için askerliğin ne anlam ifade ettiği pek önemli değil. O işin ne politik yanında, ne de hayatına katacaklarıyla alakadar... O bir müzisyen. Tek hayali İstanbul'a gidip, Ordu gibi bir küçük şehirde bile sımsıkı tutunmayı başardığı 'blues' tarzı müziği daha geniş kitlelere kendi yorumuyla sunabilmek. Baterist ve işinde iyi. Ancak maalesef maddi kaygılarından ötürü kimi zaman şehir barlarında tarzı olmayan şarkıların ve müzik türlerinin esiri olmak zorunda kalıyor... Dolayısıyla Ahmet için askerlik 'bir gencin hayatından çalınan' aylardan-yıldan öte bir anlam ifade etmiyor. O biran evvel İstanbul'a gidip, müzik sektörüne girmenin ve Türkiye gibi bir ülkede dinleyicisi pek fazla olmayan müziğini yapabilmenin peşinde.

Belgesele zaman zaman dahil olan başka gençler de var kuşkusuz. Askere gitmiş-gelmiş, fakat beklediğini bir türlü bulamamış, askerliğini yapmış ama hayatında beklediği hiçbir değişiklik olmamış gençler de var belgeselde; askerlik müessesesinden gururla bahseden, hatta "mümkün olsa da yarından tezi yok elime bir tüfek alıp Güneydoğu Anadolu'yu taramaya gitsem" diyecek kadar ileri-milliyetçi gençler de...

Kısacası belgesel, bir kaç 'tabulaşmış' konuya birçok gencin hayatından ve düşüncesinden bakarak tamamen tarafsız bir anlatım tadı yakalamayı başarıyor. Ekstrem milliyetçisinden-sosyalistine, sanatçısından-hala varoluşuna dair izler bulamamış bireyine... her türlü genç ve onların bu askerlik-erkek olma mevzusuna bakışını  güzel ve akıcı bir dille anlatan bir belgesel Beton Park.

Belgeselin en ilgi çekici noktasıysa; tüm bu gençlerin Ordu şehrinin tam ortasında bulunan küçük bir 'beton park'ta, parkın etrafında zamanının çoğunu geçiriyor oluşu. Birbirlerine dokunarak, paylaşarak, aynı nefesi soluyarak; görüşlerini önemsemeden veya birbirlerine tahammül etmeyi öğrenerek...

Ve tabii bir şeyi de eklemek lazım: bu gençler her ne kadar askerliği övseler de, yerseler de; askerliğe anlam veremeseler de, anlam vermeyi anlamsız bulsalar da; askere gitmek isteseler de, istemeseler de... bu gençler hala ordu'dalar ve bir süre daha orada yaşamaya devam edecekler.

0 yorum :

Yorum Gönder