Lincoln

20 Şubat 2013 Çarşamba

Lincoln


Lincoln, 2012, Steven Spielberg

Steven Spielberg ABD'nin efsane, Cumhuriyetçi başkanı Lincoln'ün hayatının son aylarını anlatan bir film yapmayı düşündüğü zaman, bu önemli rol için aklına ilk Daniel Day-Lewis geliyor. Kendisine hemen ulaşıyor ve projesini sunuyor. Teklifi enine boyuna değerlendiren Lewis 2003 yılında Spielberg'e bir mektup yazıyor ve mektubunda "role bürünemeyeceğinden" endişe ettiğini ve Lincoln ile arasında kişisel bağ kurmasının imkansız olduğuna inandığını dile getirdikten sonra, meşhur yönetmenin teklifini "nazikçe" reddediyor. 

Spielberg hayal kırıklığı içerisinde Lincoln rolü için Liam Neeson'a yöneliyor akabinde. Fakat Neeson da yönetmenin teklifini bu sefer, "yaşım bu rol için biraz ileri, beni affet," diyerek geri çeviriyor.

Spielberg baktı ki bu böyle olmayacak, Lewis'e tekrar "kur yapmaya" başlıyor. Bir mektup daha sonra Lewis'e, bir tane daha ve bir tane daha... Lewis kararından dönmüyor. Scorsese Lewis'in elinden ne çektiyse, Spielberg de onu çekecek belli...

Spielberg en son çare, eski dostu Leonardo Di Caprio'yu arıyor. Kendisinden yardım istiyor. Ünlü yönetmeni kıramayan Di Caprio, Lewis'e telefon açıp, "kararını gözden geçirmelisin. Steven seni çok istiyor, bu filmi sensiz yapma niyetinde değil" diyor. Anca bunun üzerine Lewis, Spielberg'in "senaryosunu okumayı" kabul ediyor.

Lewis'in Spielberg'in senaryosunu okumayı kabul etmesi demek, pek tabii filmde oynamayı kabul etmesi anlamına gelmiyor... Lewis Spielberg'e ulaşıyor ve role hazırlanmak için tam bir yıl istiyor. "Önce karakterin sesini bulmam gerek" diye ısrarcı olan Lewis'i Spielberg "o ya da bu şekilde" anlıyor ve aktöre istediği süreyi veriyor. 

Nihayet bir sene dolup da filmin çekimlerine başlandığı vakit koca çekim ekibi sette yalnızca 19. yüzyıla ait kıyafetlerle dolaşıyor, Spielberg hep aynı takım elbiseyi giyiyor ve Daniel Day-Lewis'e artık ismiyle değil de şu şekilde hitap ediyor: "Mr. President." ("Bay Başkan")


***

Sally Field & Daniel Day-Lewis
Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili bilgim çok az. Nasıl ki bir dizi ABD'li dünya haritasında benim ülkemin yerini gösteremiyorsa; ben de onların eyaletlerinin, hatta başkentlerinin, hatta en meşhur şehirlerinin yerini gösteremem. Bu cümle "hodri meydan!" sertliği koksa da, işin aslı öyle değil. Ben ABD'yi hiç merak etmedim bu yaşıma kadar. Bana empoze edilen eğitimini reddettiğim gibi, kültürünü de ancak benimkiyle karıştırarak enjekte edebildiler kanıma. "Git yurt dışında bir yerlerde kaybol" dediklerinde bana, elimin altında duran ülke olmasına rağmen ABD, gitmedim. Merak etmedim hiç, beni çekmedi, diyelim geçelim.

O yüzden burada Lincoln filmini izleyip uzun uzadıya tarihi bir yazı yazmayı "blogumun özgürlüğüne" uygun bulmuyorum. Canım istemiyor. Filmden bahsetmeyeceğim. Haydi geçmiş olsun!

Zaten filmden de pek bir şey anlamadım. Yalan değil bu! Mükemmel bir izleyici olduğumu hiç iddia etmedim.

1865 yılında oluyor ne oluyorsa galiba. İç savaş var ABD'de. Lincoln ABD'deki savaşı bir an evvel bitirebilmek, beyazlar ile Afroamerikanlar arası savaşı nihayete erdirebilmek, köleliği son verebilmek için Temsilciler Meclisi'nden onay alınmasına çalışıyor. Bir oylama yapılacak bu iş için. Tarihe de bu oylamanın ismi 13. Yasa Değişikliği olarak geçmiş hatta. 

Bu uğurda da Lincoln, bir Cumhuriyetçi olarak hem kendi partisi içindeki farklı eğilimlerle mücadele ediyor, hem de Demokratların rızasını almak üzere lobi çalışmaları yürütüyor.

Hepsinden öte, ailesinin içinde, savaşmak isteyen büyük oğlu Robert'i savaşa gitmemeye ikna etmeye çalışırken, bir yandan da karısının "eğer oğlumuzun savaşa gitmesine izin verirsen, kanepede yatarsın!" dırdırlarıyla uğraşıyor.

Yani dışta kendi partisi içinde oluşabilecek çatlaklar ve karşı partiyi ikna uğraşlarıyla ilgilenen Lincoln, içte huysuz karısı ve rüşdünü ispatlamaya çalışan "birazcık şımarık" oğluyla cebelleşiyor.

Anladığım bu. Ama yanlışlar da olabilir. Dediğim gibi, pek vakıf olmadığım, olmaya da uğraşmadığım bir konu ABD Tarihi. Dolayısıyla içine giremiyorum bir türlü.

***

Daniel Day-Lewis'e geçeceğim ama... Eğer filmde Thaddeus Stevens'ı oynayan Tommy Lee Jones'un muhteşem performansından en azından bir cümleyle de olsa bahsetmezsem yazı eksik kalabilir. Oynadığı rol bir kere çok enteresan zaten. Nasıl ki Lincoln üzerinden bir liderin özel hayatına, ülkesi için verdiği tüm mücadelelerin yanında bir de evinde yaşadığı mücadelelere, sorunlara giriyorsa Lincoln filmi; Thaddeus Stevens rolüyle de Afroamerikan yanlılığını bir grup ABD'linin, bireysel bir şekle büründürüyor... İzlemeyenler için sürprizi kaçmasın diye öylece bırakıyorum. Çok enteresan...

***

Gelelim Day-Lewis'e...!

Bu adam öyle bir adam ki... Bence 1-Marlon Brando'ysa (zamanına hürmeten o da...), 2-Al Pacino/Robert De Niro/Jack Nicholson'sa... 3 de tartışmasız Daniel Day Lewis'tir.

1809 ila 1865 yılları arasında yaşamış bir politikacıdan bahsediyoruz: Abraham Lincoln'den. Bu adamın haydi diyelim her şeyini muhteşem bir şekilde çalıştınız, sesini nasıl etüt edersiniz?.. Bu mümkün müdür? 

Daniel Day-Lewis BBC'ye verdiği bir röportajda, Lincoln'ün sesinin her yerde çok met edildiğinden,  çok tasvir edildiğinden bahsediyor. Başkanı anlatan biyografilerde, adına yapılmış belgesellerde hep bu "özelliği" üzerinde durulmuş Lincoln'ün. Lewis de, mümkün olduğunca yaklaşmaya gayret etmiş tabii mükemmele. Hem de İngiliz aksanından sıyrılarak, ki bunun fevkalade zor bir şey olduğunu tahmin ediyorum... Ve ortaya çıkan sonucu bir cd ye kaydedip, hemen Spielberg'e yollamış. Üzerine de bir not iliştirmiş cd yi taşıyan paketin: "herkesten önce sen duy istedim."

Vampiri bir postürü olduğu söylenir Lincoln'ün, düztabanmış gibi yürüdüğü. Çok uzun boyluymuş aynı zamanda başkan; sesi ince ve tiz, ara ara hafif çatallaşan, Illinois-Indiana ve Kentucky aksanlarının bir karışımı olarak nitelendiriliyormuş.

İşte bu adamı Lewis, baya iyi yeniden ete kemiğe büründürmüş... 

Denilebilir ki, madem bilmiyorsun ABD'ye dair bir şey, Lincoln'le tanışmış olma ihtimalin de olmadığına göre, nasıl oluyor da Lewis'in yorumunu beğeniyorsun? Haklılık payı var tabii bu yorumda. Ama sinema da bu değil mi zaten? Kaçımız Hitler'i tanıdık ya da Serge Gainsbourg'u ya da Nelson Mandela'yı?.. Ama hepimiz Bruno Ganz'ı, Eric Elmosnino'yu ve Morgan Freeman'ı bu tarihi şahsiyetlere can verirken takdir ettik. 

Daniel Day-Lewis Lincoln'ü zaten, ben öğreneyim diye oynadı. Olay o!

***

Daniel Michael Blake Day-Lewis ve O'nun filmlere hazırlanış maceraları?

* My Left Foot - 1989

İrlandalı felçli bir yazarı oynadığı filmin çekimleri süresince Lewis, tekerlekli sandalyeden bir kez olsun kalkmadı. Öğle yemeklerini ona ekipteki insanlar yediriyorlardı. Sandalyenin geçmeyeceği bir yere gideceği vakit, yine ekipteki görevliler Lewis'i kucaklarında taşıyorlardı.

* The Last of the Mohicans - 1992

Bir Amerikan yerlisini oynadığı film için altı ay gibi bir süre Alabama'nın vahşi doğasında yaşadı. Yönetmen Michael Mann'ın demesine göre Lewis bu filmin çekimleri süresince doğru dürüst yemek bile yememiş. Tüfeğini bir saniye bile yanından ayırmadan, kano yapmayı, hayvan derisi yüzmeyi öğrenmiş...

* In The Name of the Father - 1993

Bir hata sonucu hapse düşmüş bir adamı oynadığı film öncesi uzunca bir süre hapishanede yaşamış Lewis. Bir sorgulama sahnesi için üç gün hiç uyku uyumamış.

* The Crucible - 1996

Bu filmin çekimleri süresince hiç yıkanmamış. Oynayacağı karakterin evini kendisi inşa etmiş ve vücuduna gerçek dövmeler yaptırmış.

* The Boxer -1997

Boksörü oynayacağı için eski dünya boks şampiyonundan 18 ay boyunca boks dersleri almış. Rol arkadaşı Emily Watson'la senaryo icabı 14 yıl görüşmemesi gerekiyormuş; rolü kabul ettiği andan itibaren çekimler bitene kadar Emily Watson ile kesinlikle görüşmemiş, görse de onu, bir kez olsun konuşmamış.

* Gangs of New York -2002

Kasap Bill rolü için uzun süre bir kasabın yanında çalışmış. Çekim aralarında ikide bir bıçağını biliyormuş. Filmin geçtiği 19. yüzyılda sıcak tutan mantolar olmadığı için çekim aralarında kalın, modern mantolar giymeyi reddetmiş ve bu yüzden zatürre olmuş. Aynı zamanda bu filmde yeterince sinirlenebilmek için sık sık Eminem dinliyormuş.

***

Sally Field & Daniel Day-Lewis

Kısacası ben geçen gün Ukde Sineması'nda Lincoln filmini değil, Lincoln'ü, Daniel Day-Lewis'i seyrettim.



0 yorum :

Yorum Gönder