Killing Them Softly
"Birini öldürmek nedir bilir misin?.. İnsan duygusallaşıyor. Duygusallaşıyor işte... Bir sürü tantana ve emin ol bu hiç de eğlenceli bir iş değil... Bana emanet edilen adam öldürüleceğini anlayınca ağlar, sızlar, yalvarır, donuna işer, annesini ister... Bir anda durum utanç verici bir hal alır. Onları duygularına dokunmadan öldürmek istiyorum. Bir şey hissetmeden, uzaktan ve kibarca öldürmek istiyorum."
Jackie, Brad Pitt, Killing Them Softly
Geçen gece Ukde Sineması'nda izlediğim filmin Türkiye'yle arası pek iyi değil. Malum, filmin ülkemizde vizyona girdiği hafta dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, katıldığı bir televizyon programında Killing Them Softly filmi için şunları söyledi:
‘’İsim vermiyorum ama bir dolu küfrü alt alta dizdiğinizde gişe yapıyorsunuz. Ben devlet olarak buna destek veremem. Benim işim sanat filmi. Şiddeti, etnik ayrımcılığı, nefret söylemini destekleyemem. Brad Pitt’in filmini gördüm. Görmeyin. Sinemadan çıkmayı düşündüm, iğrenç. Bu kadar yüz kızartıcı diyalog hiçbir mekânda duymadım, duymak da istemem. 13 yaş üstüymüş film. ‘18 yaş üstü yapın hatta yapabiliyorsanız kaldırın’ dedim. İnsan eşiyle izlerken rahatsız olur mu?’’
Siyaset Ukde Sineması'nın konusu değil, bu sebepten bu açıklamalar üzerine yorum yapmayacağım. Belki bir bilgi daha aktarabilirim çok çok, o da ne kadar gerekli bilemiyorum...
Ertuğrul Günay'ın bu açıklamalarından sonra ilk iki hafta 15 yaş sınırıyla oynayan film için yeni yaş sınırı 18 olarak belirlendi.
Tüm bunlardan bahsetmemin asıl sebebi, filmin en azından isminin çeviri açısından Türkçe'yle arasının güzel olduğu. Killing Them Softly, Kibarca Öldürmek, bence filmin içeriğini tam da kıvamında anlatıyor.
***
Killing Them Softly bir romandan beyaz perdeye uyarlanmış. George V. Higgins isimli ABD'li bir romancının 1974 yılında yayımladığı Cogan's Trade kitabı, filme ilham kaynağı olmuş.
Film basit bir suç dünyası profili çiziyor olabilir, ancak hikaye boyu neredeyse her sahnede bulunan televizyon, radyo gibi kitle iletişim araçları sayesinde film aynı zamanda Bush'tan Obama'ya geçişi, ABD'nin dünya üzerinde ikinci dünya savaşından bu yana yüklendiği misyonu, ekonomik açıdan ülkenin her başkan yahut başkan adayının vaatlerini, aynı zamanda bu vaatlerin içlerinin ne kadar halktan kopuk olduğunu, bir grubu hiç mi hiç ilgilendirmediğini fevkalade güzel anlatıyor.
Bu açıdan filmin içinde, bir başka film daha oynuyor denebilir.
***
Bunun dışında filmin asıl hikayesine bakacak olursak, çok büyük insanların yaşamlarına burnumuzu sokmuş olmuyoruz.
Ufak bir kumarhane, orta karar meblağlar ortada dolaşan; basit bir kumarhane sahibi ve bu kumarhaneyi soymaya gelen iki pek de akıllı olmayan hırsız.
Kumarhanenin soyulması sorun değil, soyanın kim olduğunun bilinmesi -tahmin edilmesi diyelim- sorun.
İsimler meydana çıkınca, geriye intikam almak kalıyor.
Paraları çalınan ve aptal yerine konan kumarhane müdavimleri bir dizi cinayet işleyecekler ve bunun için bir profesyonele ihtiyaçları var. İşte Brad Pitt'in canlandırdığı Jackie karakteri de tam da bu noktada devreye giriyor.
Film Jackie isimli tetikçinin kendisine emanet edilen iki hırsız, onların patronu ve de bu hırsızlık olayında parmağı olması muhtemel kumarhane sahibini "kibarca" öldürmesini anlatıyor.
***
Not Defterimden:
- Filmdeki cinayet sahnelerini görünce, insanların öldürüşlerini, Türk sinemasının daha kırk fırın ekmek yemesi gerektiğine tüm kalbimle inandım. Bu kadar inandırıcı ve estetik olamaz hiçbir ölüm. ABD sinemasının olayı da bu olsa gerek; hunharca yaşanan ölümleri bile imrendirici gösterebiliyor... Bu iyi mi kötü mü, bilemedim.
- A, B'ye bir kötülük yapar. B de, A'dan intikam almak için C'yi görevlendirir. Hikaye de C'nin, A'nın peşine düşüşünü anlatır... O kadar kolay değil o iş. Killing Them Softly'yi No Country For Old Men'deki (2007) kadar yüksek bir heyecanla takip etmek mümkün değil. Kovalama sahneleri çok daha durağan, çok daha ağır oturaklı, çok daha gerçekçi ve psikolojik.
- Bu filmi sırf oyunculukları daha bilinçli gözlemleyebilmek için bile bir kere daha izleyebilirim. Sadece Brad Pitt değil; kumarhane sahibi Ray Liotta, çaylak hırsız Scoot McNairy ve sürpriz bir rolü olan James Gandolfini, tek kelimeyle muhteşemler... Karakter yaratmak, doğal olmak bu olsa gerek...
- Pek akıcı bir film değil. Kimi yerlerdeki özdeyişsel kullanımları iyi yakalayabilmek için kafa müsait olduğunda izlenmeli film. Sindire sindire, yavaş yavaş...
- Filmdeki müzik pek kulağıma ilişmedi ne hikmetse. Biraz daha akılda kalıcı bir müzik ve bir parça daha gerilim seviyesi yüksek kurguyla bu film Akademi Ödülleri'ne bence oynardı.
- Filmin yönetmeni Andrew Dominik'i yine Brad Pitt'in başrolünde olduğu The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (2007) filminden biliyorum ve beğeniyorum. Ancak yine de aynı senaryonun bir de Quentin Tarantino tarafından ele alınılışını izlemek isterdim.
0 yorum :
Yorum Gönder