We Need To Talk About Kevin

27 Ekim 2012 Cumartesi

We Need To Talk About Kevin



We Need To Talk About Kevin-2011

"Dünya edebiyatının en büyük üç eserinin Sophokles'in Oedipus Rex'inin, Shakespeare'in Hamlet'inin ve Dostoyevski'nin Karamazov Kardeşleri'nin aynı konuyu, yani 'baba katilliğini' ele alması rastlantı olarak açıklanamaz. Üstelik bu üç eserde de sözkonusu davranışın kaynağı, yani bir kadın yüzünden doğan cinsel düşmanlık açıkça ortaya konulmuştur." Sigmund Freud
Oedipus Rex ilk defa milattan sonra 428 yılında sergilenmiş. Beşinci yüzyılda yani.

Shakespeare'in en uzun oyunu olarak Hamlet ise 1599 ile 1601 yılları arasında yazılmış.

Karamazov Kardeşler, bir chef-d'œuvre; yani bir "başyapıt" olarak 1880 yılında Dostoyevski tarafından anca tamamlanabilmiş...

Bu üç metin, Freud'un da altını çizdiği gibi; üç aşağı beş yukarı aynı konuları ele alan, edebiyat tarihinin en önemli eserleri sayılabilecek kadar "tüm çevrelerce" saygı gören birer başyapıt.

Tabii ki bu üç eseri böylesi yüce bir tahta oturtan da, yalnızca yazıldıkları üslup değil;  işledikleri konuları da aynı zamanda... "Baba katilliği", hatta Freud'un daha sonra genişleterek açıklayacağı gibi; anneye duyduğu gizli aşk ve onu babadan kıskandığı için babayı öldürme; Oedipus Kompleksi... Ya da tam tersi, bir kız evladın babasını annesinden, öz babasına aşık olduğu için kıskanmasından doğan, annesini aradan çıkarma isteği: Elektra Kompleksi...

Bugün çok satan ve popülaritesi tavana vurmuş çoğu yazarın bu iki konuyu hala işliyor olduklarını rahatlıkla görebilirsiniz. (bakınız: Haruki Murakami - Sahilde Kafka)

 ***
Lionel Shriver, We Need To Talk About Kevin kitabının yazarı, işte bu iki -aslında aynı- konudan temellenerek oluşturmuş belli ki eserini. Ya da tam olarak şöyle diyelim: "bu iki konuyu farklı bir pencereden ele almış"... Kitabı "henüz" okumadığım için boyumu aşan cümleler etmeyeceğim. Film kitapla koşut mu ilerliyor, bilemiyorum. Kitabı okuyan illa ki filmden zevk alacak ya da almayacak gibi bir şey de söyleyemem. Ama ben filmin anlatmaya çalıştığı konuya ilgi duyduğum için, filmi de merakla izledim ve kopmadan takip ettim. Saat 01 de izlemeye oturmuş olmama rağmen...


***
Filmin ilk sahneleri, belli bir kronolojik düzene biat etmeden ilerliyor. Eva Khatchadourian (Tilda Swinton) gebe ve göründüğü kadarıyla bir bebek doğurmak için de pek öyle hevesli değil. Bunu etrafıyla pek paylaşamaz gibi de bir havası var. İçten içe durumdan nefret etmekten ziyade, daha çok 'şaşkın' gibi. Anne olmak, bir insan dünyaya getirmek, öyle kolay bir iş olmasa gerek...

Kevin doğuyor sonra. Küçüklüğünü görüyoruz. 
Küçüklüğünden büyüklüğüne geçiyoruz ve tüm bu aşamalarda görebildiğimiz tek şey; ekseri annesinden nefret eden, sonra nefretini annesiyle sınırlamayıp babasına, aşağı yukarı aynı zamanlarda da kız kardeşine doğrultan bir problemli çocuk. Ergen demeye dil varmıyor; çünkü erkeklerin buluğ çağları bir parça karmaşık, öfkeli, kimi zaman hatta "hain" geçer, kabul; ama Kevin'in durumunda söz konusu olan yalnızca ergenlik değil; ergenlik de var tabii içinde ama "yalnız" değil... Küçüklük, ergenlik, bir parça daha büyüklük... Hayatının her aşamasında, ne hikmetse ailesinden nefret eden bir çocuk profili...

Tomatina?..
Kreşendo ilerleyen, şiddetinin hudutlarını iyi tespit edemeyen bir çocuk olarak Kevin, 18 yaşına gelmeden, artık öyle pek de aile arasında 'kol kırılır yeni içinde kalır' bakışının savunulamayacağı bir raddede büyük bir suç işliyor ve film bir anda seyrinden bambaşka bir istikamete yöneliyor. 

***

*Filme dair not çıkarmaya gayret ederken edindiğin bir bilgi: kitap "épistolaire" imiş; yani "mektup roman". Roman baştan aşağı anne Eva'nın kocası Franklin'e yazdığı mektuplardan oluşuyormuş.

*Filmin tek kötü yanı; film, sinemaya "hayatımı değiştirsin" diye bir beklentiyle giden kimseleri evlilikten ve çocuk yapma fikrinden tamamen soğutabilir.

*Lynne Ramsay filmin senaristlerinden biri. Belki metni baştan aşağı kendisi oluşturmadı; hali hazırda onu bekleyen bir kaynaktan yola çıktı. Ama en azından o metni seçmek bile bir çeşit göz zevkine işaret eden yeti değil mi? Ratcatcher-1999, Morvern Callar-2002 Ramsay'ın diğer filmlerinden iki tanesi. Hepsini izlemek lazım...
Ezra Miller

*Filmin en güzel yanlarından biri de, görsel olarak da seyirciyi tatmin edebilmesiydi. Fotoğraf fotoğraf film, nasıl desek, "tertemizdi."

*Ezra Miller Kevin rolünde. Çocuk 93'lü. Başka bir şey demeye gerek yok.


*Aklı olan delikanlı, filmi annesiyle izler. The End yazısı çıkınca "aman oğlum, senin gibi bir evlada sahip olduğum için çok şanslıyım!" diye boynunuza sarılacak bir anneniz olacak ve tam bir gün boyunca size hizmette kusur etmeyecek. (Bu işin şakası tabii.)


*Bütün duvarları haritalarla doldurmak nasıl fikir?

0 yorum :

Yorum Gönder