Argo

14 Şubat 2013 Perşembe

Argo



Argo, 2012, Ben Affleck

2012 yapımı ABD'li Argo filmi; "en iyi film", "en iyi yardımcı erkek oyuncu", "en iyi uyarlama senaryo", "en iyi müzik", "en iyi kurgu", "en iyi ses kurgusu", "en iyi ses miksajı" gibi yedi dalda 2013 yılı Oscar'ına aday. Peki bu adaylıkları gerçekten hak ediyor mu?

ABD'nin Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın genel adı olan Pentagon, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA ve ABD sinema endüstrisinin kalbi Hollywood arasında bir ilişki olduğu artık söylentilerin de ötesine geçti.

Pentagon ile Hollywood arasında gözle görülür bir işbirliği olduğunu yıllardır biliyorduk zaten. Öyle ki Pentagon'da sadece Hollywood işleriyle ilgilenen bir medya bürosu olduğu zaten saklanmayan bir bilgi. 

CIA ise bu konuda bir parça daha ketum olsa da, uzun yıllardır Hollywood içerisinde önemli mevkilere CIA ajanlarının getirildiği kulaklara çalınır durur. 

Çok değil, birkaç sene önce Paramount'un 1950'lerdeki sansür bürosu şefi Luigi Luraschi'nin aktif bir CIA ajanı olduğu ortaya çıktı. Günyüzüne çıkan belgelerde sarih bir biçimde görülüyor ki Luraschi'nin CIA'ya ABD'nin imajını düzeltme amaçlı sansür faaliyetleri hakkında düzenli olarak rapor geçiyormuş. Aynı Luraschi uzun yıllar Hollywood yapımı film ve dizilere siyah karakterler dahil etme ve Sovyet karşıtı bir zihin yaratma konusunda "minik" görevlerde de bulunmuş.

Bir diğer gözle görünür bilgi de, mesela CIA'nın 1950 yılında George Orwell'in anti-komünist romanı Hayvan Çiftliği'nin yayın haklarını satın almış olması, aynı zamanda filmin 1954 yılında beyaz perdeye uyarlamasındaki tüm masrafları kendi cebinden karşılaması...

***

Bütün bunları laf olsun diye söylemiyorum. Amacım "Hollywood karşıtlığı değil", benim konum bu değil zaten. Sadece demek istediğim, Hollywood'ta çekilen birçok filme, bu kuşkuyu cebimizden bulundurarak bakmalıyız. Bu "seçicilik" zaman zaman bizi paranoyaklığa götürmüyor değil; ancak güçlü efektlere, sağlam oyunculuklara, harikulade kurgulara kanıp beynimizin yıkanmasındansa, varsın paranoyak olalım, diye düşünüyorum...

***

2012 yapımı Argo filmi de işte böyle, kuşkuyla yaklaşmamız gereken bir film.

Muhammed Musaddık, İran'ın seçilmiş başbakanı, ülkesinin kaynaklarını Batı'ya peşkeş çekmediği için 1953 yılında CIA tarafından düzenlenen bir kumpasla görevinden alaşağı edilir. ABD Musaddık'ın yerine rahatça yönetebileceği Şah Rıza Pehlevi'yi geçirir. Şah haliyle, koltuğunu borçlu olduğu ABD'ye mümkün olduğunca kaynaklarını açarken, beri yandan da müthiş bir yolsuzluk ve yozlaşmaya düşer. Her baskıcı rejimin yapacağı gibi o da bir gizli servis kurar -SAVAK- ve bu gizli servis halka kan kusturur. 

Baskıya dayanamayan halk 1979 devrimini yapar ve iktidar, devrim muhafızlarına ve de sürgünden dönen Ayetullah Humeyni'ye geçer. 

Çiçeği burnunda devrim ABD elçiliği önünde pek tabii eylemler düzenler. Galeyana gelen halk zincirlerini kırar ve elçiliğin kapılarını kırıp, ne var ne yok yakıp yıkar. 

Elçilikte tam 52 tane ABD'li rehin alınırken, 6 tane ABD'li diplomat da olay yerinden kaçmayı başarır. 

Bu diplomatlar Kanada büyük elçisinin evine sığınırlar ve ABD'den birilerinin gelip kendilerini kurtarmalarını 4 Kasım 1979 ile 20 Ocak 1981 seneleri arasında, aşağı yukarı iki yıl süren krizin ilk aylarında, her an öleceğiz korkusuyla beklerler...  

Tony Mendez, yani Ben Affleck, bu altı kişilik grubu kurtarmak üzere ABD'den İran'a yola çıkacak isimdir.

Peki aklından geçen nedir? 

Hollywood ile işbirliği yaparak, sanki bir bilim kurgu filmi çekecekmiş gibi İran'a giren Affleck, 6 ABD'li diplomatı da kendi ekibindeymiş gibi gösterip, apar topar ülkelerine geri kaçırmaya çalışır.

Argo en basit haliyle, işte bu hikayeyi anlatıyor.

***

Burası Kapalı Çarşı mı?
Not Defterimden:

  1. Filmde bir tane bile İranlının oynamamış olmasını anlamlandıramıyorum.
  2. Konuya baktığın zaman inanılmaz bir aksiyon filmi, gözlerini beyaz perdeden ayıramayacağın takip sahneleri bekliyorsun... Ama yok. Her şey çok sessiz sakin ve tabiri caizse "baygın" geçiyor. 
  3. Ben Affleck'i hiç sevmezdim, hala da sevmiyorum. Bir tek bu filmde abartısız oynamayı başarmış, o zaman da çok cansız olmuş. Sen bir bağımsız sinemada Jim Carrey olamazsan nasıl, bir ABD aksiyon filminde de Ben Kingsley olamazsın.
  4. İran gerçekten filmde gösterildiği kadar çirkin bir yer mi? Bu soruyu gerçekten soruyorum. Orada öcüler mi yaşıyor. Bir tane temiz pak insan yok mudur? Ya da güneş Acem ülkesinin topraklarını hep es mi geçer? Bu soruları gerçekten meraktan soruyorum. Ama orada görevde bulunmuş, samimiyetine son derece güvendiğim bir teknik direktörümüzün Tahran'dan döndükten sonra dedikleri geliyor aklıma: "tahmin ettiğiniz gibi değil; bizden çok daha özgür oldukları alanlar var ve insanları bizim insanımızdan maalesef çok daha kültürlü..."
  5. Filmin kaç sahnesi Türkiye'de çekildi? Bana öyle geliyor ki çoğu? Eğer film İran'da çekildiyse, helal olsun İran'a, topraklarında böylesi bir filmin çekilmesine izin verdiği için, derdim...
  6. ABD'lileri bir konuda takdir ediyorum: sinemanın kudretini fevkalade iyi anlamışlar. Bu sektörün dünyayı ne kadar pembe gösterebileceğini, işine gelmeyen dünyaları da ne kadar kara gösterebileceğini anlamışlar, kağıtlarını ona göre oynuyorlar. Kaldı ki ABD anti-komünist bir ülke. Bu uğurda elinin altında kendi yarattığı bir silah var. Dünyanın bir diğer ucuna ulaşabildiği, bir hayli kudretli bir silah. Bunu kullanmasın da ne yapsın? FB TV'de niçin Galatasaray belgeselleri gösterilmiyor diye kızabilir miyiz?.. ABD'nin bu oyunu kim ne derse desin zekice. Saygı duymaktan başka ne yapılabilir ki?
  7. Şu İran'da yaşananlar, bana bir şeyler anımsatıyor ama... Çıkaramıyorum.
  8. İlgilenenler için işin iç yüzü: http://www.wired.co.uk/news/archive/2012-10/19/making-of-argo

0 yorum :

Yorum Gönder