Silver Linings Playbook
Silver Linings Playbook, 2012, David O. Russel |
Filmin henüz 14üncü dakikası. Tımarhaneden "şartlı tahliye" olan aldatılmış ve akıl sağlığını, huzurunu yitirmiş adam, eski hayatına dönünce bir kriz geçirir ve neticesinde kendini ruh doktorunun önünde bulur. Ruh doktoru kriz geçirmiş adama şöyle der: "hastalığının ne olduğunu biliyor musun! Manik depresifmişsin." Adam şöyle bir düşünür ve ardından doktora bakarak konuşur: "Evet... Ruh halim değişiyor, aşırı stres nedeniyle tuhaf şeyler düşünüyorum..."
Eğer bir filmde buna benzer bir sahneyle karşılaşıyorsanız, bilin ki bu film seyirciyi salak yerine koyan, fazla izlenilmek isteyen, seyirciyi zorlamaktan kaçınan bir sinema geleneğinin ürünüdür.
Neden?
- Hangi ruh sağlığı bozuk insan, hastalığını bu kadar açık sözlülükle dile getirir? Hasta, hastalığıyla gerçekten de bu kadar barışık olabilir mi?
- Hangi ruh sağlığı bozuk insan, hastalığını bir aptala anlatır gibi "hem de işin erbabına, doktora" bu denli açıklayıcı bir biçimde açıklar?
- Hangi ruh sağlığı bozuk insan, hastalığını açıklarken bir kez olsun yutkunmaz bile ve oldukça berrak, hatasız bir cümle kurar?
ABD sineması bunu yapıyor, hem de sıkça yapıyor. Çünkü seyircisini kaybetmek istemiyor. Sinemada filmi izleyen seyirci, "manik depresyon da nesi?" deyip filmden kopmasın istiyor. Her şeyi açıklamaya, mümkün olduğunca takibi yüksek tutmaya çalışıyor.
Öyle hemen ABD sinemasını küçümsemeyelim. ABD sinemasına öykünen Türk sinemasının kimi neferleri de bu "sığ" taktiğin savunuculuğuna çoğu zaman soyunuyor... Neyse.
***
Jennifer Lawrence-Bradley Cooper |
2012 yapımı Silver Linings Playbook mainstream -ana akım- bir Hollywood filmi.
Öğretmen Pat Solitano (Bradley Cooper) bir gün eve döndüğünde kendi gibi öğretmen karısını, yine aynı okulda tarih dersleri veren bir başka öğretmenle sevişirken yakalar. Nevri dönen Pat Solitano, tarih öğretmenini haşatı çıkıncaya kadar döver ve bu eyleminden ötürü, kafayı sıyırdığı teşhisiyle akıl hastanesine kapatılır.
Filmi Pat'in, 8 ay sonra hastaneden çıktığı; evine, anne-babasının yanına döndüğü ve beri yandan hayatını eski haline, mutlu olduğu günlere geri getirmeye çalıştığı sahnelerden itibaren takip ediyoruz.
Karısının hala kendisine aşık olduğunu düşünen Pat, bir şekilde "yaklaşma yasağı" olan karısına ulaşmaya çalışır ve bunun için tek yol, kendi gibi ruh sağlığı zedelenmiş Tifanny'den (Jennifer Lawrence'tan) geçer.
Kocasını kaybetmiş ve büyük bir depresyonun içine, tıpkı Pat gibi düşmüş Tiffany, birçok erkekle sadece yatmak için yatar ve kendini, itibarıyla beraber zedeler.
Tifanny'yi Pat'ten ayıran özellik, Tifanny'nin hastalığını ve başına gelenleri artık kabul etmiş olmasıdır. Pat ise karısının onu hala sevdiğini, bir gün muhakkak tekrar bir araya geleceklerini ve zihinsel olarak hiçbir problemi olmadığını düşünmeye devam etmektedir.
Bir şekilde Tiffany Pat'e, Pat de Tiffany'ye ilaç olur ve bu iki ruh sağlığı zedelenmiş kimse, birbirlerinin kucaklarında şifa bulurlar.
Tabii bir takım "bu maçı kazanırsak, kurtulacağız!" yapmacık coşkusu, "her şey çok güzel olabilir, hayat devam ediyor, yiiihaa!" iteklemesi filmin her anında yoğun bir biçimde hissediliyor...
Ama geneli itibariyle çabuk tüketilen, akıcı ve insanı pek de üzmeyen bir film olduğunu söyleyebilirim Silver Linings Playbook'un. İzlemezsen ölmezsin, ancak izlersen de hayatının en kötü deneyimi olmaz.
***
Bradley Cooper, Robert De Niro |
Notlar, notlar...
- Jennifer Lawrence, çok etkileyici bir performans sergiliyor. Kızın her geçen gün daha büyük rollere soyunması tebrik edilecek cinsten. Üstelik yaşının hala 23 olduğunu düşünecek olursak... İşte öyle... (15 Ağustos 1990 doğumlu Lawrence)
- Robert De Niro Baba Pat rolüyle Oscar'a aday. En iyi yardımcı erkek oyuncu dalında. Rakipleri kuvvetli. Bilhassa The Master filminden Philip Seymour Hoffman ve Lincoln'den Tommy Lee Jones De Niro'yu zorlayacaklardır kuşkusuz. (Django Unchained'den Christoph Waltz de tabii büyük aktörü zorlayacaklar arasında ama birkaç yıl arayla iki Oscar kendisi için biraz zor gibi...) Akademi Ödüllerine dair benim en merak ettiğim bu dalda kazananın kim olacağı? De Niro'nun "yardımcı" erkek oyuncu dalında aday olduğunu görmek zaten kulağa bir garip geliyorken, bir de üstüne aday olduğu bir yerde bu devin ödülü kaptırması... Aman! Aman!
- Filmdeki espriler beni çok güldürdü. Filmin mizahi yanı tam ayarında. Esprilerin, niteliğinden çok benim hayatımda da vuku bulmuş olması beni çok güldürdü. "İşte aynen böyle, bunu ben de yaşamıştım!" demesi bir izleyicinin, filmin belli bir başarıyı zaten elinde tuttuğunun göstergesidir.
- Geçmişi parlak olmayan bir kadını hayatına aldığın zaman, hissettiğin egemen duygu çekinceden çok korkudur. "İnsanlar ne derler?", diye pek çekinmezsin, ama "ya bu kadın geçmişte yaşadıklarını tekrarlarsa, o zaman ben insanlara ne derim?", korkusu tüm bedenini sarar.
- Bir erkeğin tüm fantezilerini yaşayabileceği için bir fahişeyle yatmaya can atması, ama aynı maceralı sevişmeyi karısından gördüğü zaman karalar bağlaması ve artık karısına fahişe gözüyle bakması ne acıklı bir durumdur...
- Birçok yüksek gişe hasılatlı filmin başrol oyuncusu Bradley Cooper'ın bu film için "audition"a, yani "denemeye" çağrıldığını duymak çok düşündürücü. Memleketimin başrollerini ve çakma aktörlerini düşününce soruyorum: en son hangi film ya da dizi için denemeye alındılar?..
- Chris Tucker'ın da filmde ufak bir rolü var. 1997 yılından beri beyaz perdede gözükmüyordu. Baya kilo almış. Michael Jackson'ın "You Rock My World" şarkısının başında "Alright, shomon then! Shomon!" deyişi hala kulaklarımda.
0 yorum :
Yorum Gönder