La Tigre e La Neve
La Tigre e La Neve |
Kendisine bir çok kez komünist olup olmadığı sorulmuştur, o da her zaman "sadece duyarlıyım" diye oldukça yeterli bir cevap vermiştir. Duyarlılık, sinemada ne kadar yoksun olduğumuz, ne kadar azımsadığımız bir şey...
Bu açıdan Benigni, tıpkı "Hayat Güzeldir" filminde olduğu gibi, La Tigre e La Neve'de umutları korumanın savaşını veriyor... Başına ne gelirse gelsin, umudunu yitirmiyor.
Filmde "ana hatlarıyla" evlenmek istediği kadının işgal altındaki Irak'ta ölmek üzere olduğunu öğrenen ve onun yanına, onu kurtarmak için güç bela giden bir şairi canlandırıyor Benigni. Ne kadar aşık ama, o masallardaki gibi hani.
Umut dolu içi. Kadının kurtulmasına imkan yok, fakat o yine de mücadele ediyor. Her şeyi yapıyor, durumu iyileştirebilmek için.
Kadınının çok az ömrü kaldığını öğrendiğinde şöyle diyor:
-Kaç dakikası var doktor bey, 37, 41, 50 dakika?
Doktor, dört saat diye ömür biçiyor. Benigni ise, işte o Chaplin esintisini filme o an sindiriyor:
-OH! Muhteşem, tam 4 saat! Çok şanslıyız!!!
Ve gerçekten o dört saati didik didik ederek, hayatını şekillendirmeyi başarıyor.
Önemsediklerim:
-Filmin başındaki Benigni'nin ders verdiği sahne muhteşem, iyi izleyin.
-Filmin içindeki gözüme çarpan mantık hatalarını burada "işte, nasıl yakaladım ama! Ne dikkatliyim değil mi?" diye gözler önüne sermek istemem, kaldı ki haddime de değil. Ama şunu bilmek lazım ki, bu o kadar iyi niyetli bir film ki, o kadar büyüleniyor ki insan izlerken, asla aklına hata aramak gelmiyor. İnsan kaptırıp gidiyor kendini filme. Önemli olan da bu herhalde...
Başına ne gelirse gelsin sadece gülümseyerek savaşabiliyor musun? |
-İçinden çıkan onca rezil şeye rağmen Pandora'nın Kutusu'nda kalan son şeyin umut olduğunu unutmayalım, bu filmin mesajını iyi alalım.
0 yorum :
Yorum Gönder