The Imitation Game

3 Şubat 2015 Salı

The Imitation Game


The Imitation Game (Morten Tyldum-2014)

2014 ABD yapımı The Normal Heart filminin en canalıcı sahnelerinden biriydi; 1980'li yıllarda dünyada başgösteren hastalığa, AIDS'e karşı mücadele eden homoseksüel aktivist karakter Ned Weeks'in kendisini örgütten soyutlayan arkadaşlarına sitem edişi. Şöyle diyordu Ned Weeks: "İkinci Dünya Savaşı'nın kazanılmasını sağlayanın açık açık eşcinsel bir İngiliz olduğunu biliyor muydunuz? Adı Alan Turing'di ve Alman enigma makinesini kırdı. Savaş bitince, eşcinsel olmaktan dolayı rahatsız olduğu için intihar etti. Niye bunların hiçbiri okullarda öğretilmiyor? İkinci Dünya Savaşı'nın kazanılması, bir homoseksüelin olağanüstü çabasıyla gerçekleşti! Öğretselerdi belki de Alan Turing intihar etmezdi ve siz de kimliklerinizden korkmazdınız!"

The Normal Heart filmindeki bu sahneyi izledikten sonra şöyle düşünmüştüm: Keşke Alan Turing'in hayatını anlatan sağlam bir film yapılsa da izlesek... Zaten tıpkı edebiyat gibi, sinemanın bir amacı da bu değil mi: Okullarda öğretilmeyen gerçekleri, çarpıcı bir şekilde topluma öğretmek?!

***

Andrew Hodges, İngiliz matematikçi ve yazar, 1983 yılında Alan Turing'in hayatını kaleme aldığı bir biyografik eser yayımlamış: Alan Turing: The Enigma. 

The Imitation Game filminin Norveçli yönetmeni Morten Tyldum, artık The Normal Heart filmini izlemiş de, onun üzerine mi kitabı filme uyarlamaya karar vermiştir bilemiyorum ama bir şekilde Alan Turing ismine ilgi duymuş ve bu "sembol ismin" hayatını beyaz perdeye aktarmış. 

***

Alan Turing'in 1954 yılında siyanürlü elma yiyerek intihar ettiği açıklandı. Bir ısırık alınmış elma ya da Apple logosundaki renkler size neyi hatırlatıyor?

Yazının girişinden de tahmin edileceği gibi, 2014 yapımı The Imitation Game; İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanların "gizli mesajlarını" şifrelemek için kullandıkları bir "şifre makinesi" olan Enigma'nın "kırılmasını" sağlamış Alan Turing'in hikayesini anlatıyor. 

Alan Turing bir kriptolog. 1912 yılında doğmuş, 1954 yılında da intihar ederek hayatını sonlandırmış... Bir dâhi... Büyük bir matematikçi aynı zamanda. Ve homoseksüel.

Hayatı hakkında edindiğim bilgiler, kısaca şöyle: 

Bugün sokaktan geçen herhangi birini durdursak ve sorsak "Dahi dediğin nasıl olur diye?", önce "İnek mi demek istiyorsun kardeşim?" diye cevaplanır, ardından da şu betimlemeyi muhakkak duyarız: "Yani işte böyle, ne bileyim, asosyal falan olur. Karıyla kızla işi olmaz (bir kadının dâhi olma ihtimalini hiçe sayarak tabii), öyle, takılır işte. Makara kukara yapılır kendisiyle. Falan filan..."

Alan Turing'in çocukluğu da böyle geçmiş aslında. İlkokulda da pek arkadaşı yokmuş, ilerleyen eğitim hayatının tümünde de. Biraz dalga geçilen bir çocukmuş. Bu esnada yanında duran tek arkadaşı Christopher Marcom imiş. Ki zaten Alan Turing de kısa zaman sonra bu arkadaşı üzerinden eşcinselliğini keşfetmiş...

Kısa süre sonra Turing'in yarı arkadaşı, yarı aşkı Marcom tüberkülozdan vefat edince, Turing daha bir içine kapanmış, daha bir derslerine yoğunlaşmış. 

Haliyle akademik başarıları da belirginleşmiş. Okuduğu bölümlerden derecelerle mezun olmuş ve başarılı makaleler kaleme almış. Bir takım gereçler de icat etmiş tabii. 

Bu gereçlerden biri "Turing Makinesi". 1936 yılında Turing bir makale yazmış ve dönemin önemli bir sorunsalı hakkında ortaya sağlam bir yaklaşım koymuş. Sorunsal: Karmaşık hesapların belirli bir düzenek tarafından yapılıp yapılamayacağı. Turing'in yaklaşımını içeren makalesi: On computable numbers, with an application to the Entscheidungsproblem; yani: Saptama Problemi Hakkında Bir Uygulamayla Birlikte Hesaplanabilir Sayılar.


***

Filmin başrollerinde
Benedict CUMBERBATCH ve Keira KNIGHTLEY var.
Turing bu makalesinde kuramsal ve matematiksel temellere dayalı sanal bir makineye işaret ediyor, bu makinenin her türlü matematiksel hesabı yapabileceğini öne sürüyordu. 

Turing, ABD'deki çalışmalarına ara verip ülkesi İngiltere'ye başarılı bir matematikçi ve kriptolog olarak döndüğünde, hemen İngiliz ordusu tarafından kriptolog olarak işe alındı ve önüne önemli bir görev konuldu: Almanların dünyayı kırıp geçirirken birbirleriyle haberleşmelerini sağlayan şifre makinesi Enigma'yı kırmak!

The Imitation Game filmi işte Alan Turing'in bu mücadelesini anlatıyor. Tabii özel hayatını da. Üstüne çok basmamış Alan Turing'in eşcinselliğinin ama bence bu yerinde bir karar olmuş. Alan Turing, evet, çok önemli bir adam. Ama tek özelliği homoseksüelliği üzerinden toplumdan dışlanması değil. Bir savaşa son verecek koca bir adımın atılmasında fevkalade önemli bir rol oynaması. 14 milyon insanın ölümünü engelledi, deniyor. Bu sayı nereden geliyor bilmiyorum. Tarihte "if"li cümleler olmaz der büyük tarihçiler. İlber Ortaylı mesela, geçenlerde bir kanalda dünya literatüründe de "şöyle olsaydı şöyle olurdu", "böyle olmasaydı, böyle olacaktı" tarzı cümlelere rastlanmadığından ve rastlanmaması gerektiğinden bahsediyordu. Tarih olmuş olaylar üzerinden yapılır ve bilmem efendim "Hitler ölmeseydi şöyle olacaktı" gibi cümlelerin saçmalıktan öteye gidemeyeceğini söylüyordu. Onun bu yaklaşımına sadık kalalım, uzatmayalım. 

Ancak ortada bir gerçek var: Alan Turing sayısı tam kestirilemeyebilecek insanın hayatını kurtarmıştır ve homoseksüelliği yüzünden gördüğü toplum ve devlet baskısına dayanamayıp intihar etmiştir.

İşte bu gerçek ve orada sapasağlam duruyor. 

The Imitation Game bu yüzden önemli ve izlenmeli. İzleyici bulmalı. Bulacaktır da. 

***

Şu bütün majör sitelerde karşımıza çıkan kutucuk var ya. Kişisel kullanıcı şifremizi girdikten sonra internet siteleri bizden "kutucukta gördüğümüz bozuk, kötü yazılmış yazıları okumamızı ve okuduğumuzu bu kutucuğun yanındaki başka bir kutucuğa yazmamızı söylüyor ya", işte bu "testin" yapılma sebebi de Alan Turing mesela.

CAPTCHA

Bu testin ismi: CAPTCHA. Açılımı ise: Completely Automated Public Turing test to tell Computers and Humans Apart. 

Turing'in bir kuramından temellenmiş bir test. İnsan ile makinenin ayırt edilmesinde kullanılıyor. Bir makine ise sisteme ya da sayfaya erişmeye çalışan, bilgisayar bu bozuk yazıyı önünüze koyuyor ve sizden onu görerek çözümlemenizi istiyor. Bunu "teoride" bir korsan bilgisayar ya da yazılım yapamaz; yalnızca insan yapabilir. 

Bu uyarıyı gördüğünüzde bilin ki, önünüzde açık olan sayfa sizden "insan olduğunuzu kanıtlamanızı" istiyor.

***

Her neyse. The Imitation Game benim Akademi Ödülü Adayı Filmler listemden bulup izlediğim bir film. Diğer aday filmlerin yanında bence o kadar da etkileyici değil. Oscar kazanır mı kazanmaz mı bilemiyorum. En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Uyarlama Senaryo gibi dallarda, toplamda ise 8 dalda, Oscar adayı. Belki birkaç dalda ödüle erişir. Bilemiyorum.

Ama muhakkak izlenmesi gereken bir film. En azından toplumsal bir bilincin harekete geçmesi için hiç kuşkusuz, önayak olacaktır.


***

Şimdi kendi kendime soruyorum: O kadar enteresan bir dolu motifimiz var Cumhuriyet tarihinde. Neden hiçbir yapımcı, bu isimlerin hayat hikayelerini beyaz perdeye aktarmaya yeltenmez? 

Zeki Müren'in hayatını filmleştirmek, Tanju Okan'ın, Cahit Arf'ın, Erdal İnönü'nün ve hatta Leyla Gencer'in mesela, hayatlarını beyaz perdede izlemek istemez miydik?

O da olur. Elbet bir gün, o da olur.

0 yorum :

Yorum Gönder