Den Brysomme Mannen

16 Aralık 2014 Salı

Den Brysomme Mannen


Den Brysomme Mannen - 2006 (Jens Liens)


2006 yapımı Den Brysomme Mannen filmini anlatabilmek için, sanırım önce Norveç hapishanelerinden bahsetmek lazım. 

İnternette biraz araştırınca karşıma şöyle bilgiler çıktı...

Norveç'teki Halden Hapishanesi. Kuruluş yılı 2010 ve ülkenin en üst düzey koruma önlemlerinin alındığı yerlerden biri. 

Bir kere; Norveç kanunlarına göre, ülkedeki en ekstrem suçu dahi işlemiş olsanız, 21 yıldan daha fazla muhkumiyetle cezalandırılamıyorsunuz. Seri katil dahi olsanız, maksimum yatacağınız yıl, 21 yıl. 

- Halden Hapishanesinin kendine ait bir korusu var ve mahkumlar diledikleri gibi bu korudan yararlanabiliyorlar, gönüllerince dolaşabiliyorlar Norveç'in muhteşem yeşillikleri içinde.

- Hapishanede ortak sosyalleşme alanları var. Tıpkı Avrupa'daki çoğu özel-devlet öğrenci yurtlarında olduğu gibi... Hücrelerde TV ve buzdolabı mevcut. Bu hapishanenin mahkum başına Norveç Hükümeti'ne yıllık maliyeti ise 185.000 dolar...


- Mahkumlar günde 1.5 saat spor alanlarından faydalanabiliyorlar.

- Mahkumlar çeşitli işlerde çalışarak saatte 9 dolar kazanabiliyorlar, ki kaba bir hesapla günde 8 saatlik çalışmanın sonucu ayda 1440 dolara denk geliyor...

- Kadın gardiyanların görev yaptığı hapishanede mahkumlar, eğer isterlerse, haftada 3 kez de aileleriyle görüşebiliyorlar...

***

Bütün bunlar ne anlatıyor ve filmle ne ilgisi var?

Bir ülkenin hapishaneleri, o ülkeye dair çok fazla bilgi barındırır. Gelişmişlik düzeyi, ülkenin insanlarının sosyal profili ve ülkenin devletinin insanlarında muamelesi... vs.

Bir insan dünyanın en ağır suçunu işlemiş olabilir. Tabii ki bu çok ağır bir vakadır ve toplum açısından kolay hazmedilemeyebilir. 

Ancak suç işlemiş bir kimseyi, daha da suç işleme potansiyeli olan biri haline getirmek mi doğrudur, yoksa tekrar topluma kazandırılmaya çalışılması mı...

Elbette bu, apayrı bir tartışmanın konusu. 

Fakat, benim tüm bu bilgilerden yola çıkarak ilgimi çeken şey: Den Brysomme Mannen filminin yönetmeni Jens Liens'in, nasıl olur da, yaşadığı ülkeyi, yaşadığı kenti bu kadar karamsar görür?! Yoksa, suçun olmadığı bir şehir, aynı zamanda sıkıcı bir şehir midir?


***

Bu filmin konusu nedir?!

40 yaşına erişmiş Andreas isimli bir adam, o güne değin hiç görmediği ve hakkında hiçbir anısının bulunmadığı bir şehre gelir. Şehre vardığında kendisini bekleyen bir iş, bir apartman dairesi hatta bir kadın-bir eş vardır. Andreas biraz şaşırır ama her şeyi karşıladığı gibi, bütün bu yaşananları da biraz olağan karşılamaktan geri kalmaz... 

Zaman geçer, Andreas yaşamakta olduğu garip derecede düzenli, saçma derecede cani hayatında aslında bir gariplik olduğunu fark eder ve bu hayattan kaçmak ister.

Birkaç kez bunu bir yordamına uydurur, yolunu bulur ancak başarılı olamaz. 

Öyle bir hayattır ki yaşadığı, ölmeye çalışsa bile ölemez. 

...

Nihayet günün birinde Andreas, bir bar tuvaletinde Hugo isimli bir adamla tanışır. Bu adam Andreas'a güzel kokulardan, tattan ve renkten bahseder. Andreas o gün anlar ki hayatındaki eksik, aslında tam da Hugo'nun bahsettiği kavramlardır. 

Acaba Hugo, bu kavramlardan gelişigüzel mi bahsetmiştir, yoksa bu kavramlara şahit olduğu bir yer mi vardır? 

Andreas bu sorunun cevabını bulunca, onun için bu kapkara dünyadan kaçış anlamına gelecek yepyeni bir yol da karşısında belirecektir. 

***

Filme dair çok fazla detay vermek istemiyorum. Ancak film öyle bir film ki, ben bir cevap versem, binlerce cevap hala baki kalacak. 

Ucu çok açık bir film, o yüzden keyif kaçırmadan söylüyorum...

Bence Andreas'ın gittiği bu ölümlerin en vahşisinin normal karşılandığı, aldatmanın problem olmadığı, insani duygulardan arındırılmış ve ölmenin mümkün olmadığı renksiz şehir... Cehennem!

Ve Andreas'ın kaçmak istediği, renkli, tatlı, güzel kokulu şehir de haliyle... Cennet!
Filmdeki bu sahne, acaba Antonioni
Blow Up göndermesi olabilir mi?

Böyle bakılınca, sahiden çok anlamlı bir film. 

Süper bir senaryo. Çok büyük bir bütçeye gereksinim duyulmadan, gayet pratik bir yöntemle kotarılmış.

Çok akıcı bir film değil, yalnız hiç akmayan bir film de denilemez. 

Herkesin izlemesini isteyeceğim, fevkalade zihin açıcı bir film Den Brysomme Mannen.

Ve tabii üzerine çok fazla düşünmeyi gerektirecek aynı zamanda.


0 yorum :

Yorum Gönder