Beginners

14 Ocak 2014 Salı

Beginners



Beginners- - 2010 (Mike Mills)
"You Make Me Laugh But It's Not Funny."



Erkek evlatların babalarıyla her daim gergin bir ilişkileri vardır. Kapalı toplumlarda bu ilişki biraz daha gergindir. Kapalı toplumlarda, bu ilişkinin tarafları da gergin kimselerse hele, baba-oğul ilişkileri çok ama çok daha gergindir. 

2010 yılında gösterime girmiş Beginners filmini Ukde Sineması'nın dev perdesinde izlediğim zaman, babamla aramdaki gergin ilişkiyi düşündüm. İlişkimizin acaba daha gergin olması mümkün müdür, diye sordum kendime? Ya da ilişkimiz acaba gergin olmasaydı nasıl olurdu? Ama asıl soru bence şu: İlişkimizin gergin olmama gibi bir ihtimali var mıdır?


Beyaz perdedeki karakterle özdeşlik kurmaya çalışalım. Bir anlığına kendimizi Oliver Fields'ın (Evan McGregor) yerine koyalım. 

Christopher Plummer ve Evan McGregor
2003 yılındayız. Grafikeriz ve annemizi beş yıl önce kaybetmişiz. 

İşlerimiz pek yolunda gitmiyor. Çizimlerimiz güzel ama biraz, nasıl desek, karamsar. Özel yaşamımızda yolunda gitmeyen her şey, sanatımıza da yansıyor.

Kız arkadaşımız yok. Sıkılmışız. 

Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir gün karşımıza babamız dikiliyor ve bize iki adet haber veriyor. Bu haberlerden birincisi babamıza kanser teşhisi konulduğu ve babamızın ömrünün son demlerini yaşıyor olduğu. İkincisiyse babamızın gay olduğu. 

Hangisine daha çok şaşırırız, hangisine daha çok üzülürüz?

"Güzel şeyler de olmuyor değil!"

Tam bu sürecin ortasında bir kızla tanışıyoruz. Menos mal! Fransız bir aktris. İsmi Anna (Mélanie Laurent).

Bu öyle bir kız ki, hayata başka bir pencereden bakmamızı sağlıyor. Sanki kafamızı karıştıran her soru, aslında o kadar da kafa karıştırıcı değil. Hatta, daha doğru bir ifadeyle, kafamızın karışmasında aslında ters ve aleyhimize hiçbir durum yok. Kafa karışıklığı da güzeldir, böyle hissediyoruz. 

Engeller çıkıyor karşımıza, ama bu kız sayesinde görüyoruz ki, o engelleri alt etmenin de elbet bir yolu var. 

Hastalığını dert ettiğimiz babamız, aslında o kadar da dertli değil. Fark ediyoruz.

Hayatının son günlerini yaşıyor, diye hüzünlendiğimiz babamız aslında hayata yeniden gelmiş gibi. Hissediyoruz.

Babamız ölmek üzereyken bir ilişki yaşamak ne kadar doğru, diye düşünüp kahroluyoruz ama görüyoruz ki babamızın da yepyeni, üstelik kendinden bir hayli genç, sağlıklı bir erkek arkadaşı var. Anlıyoruz. 

Ve düşünüyoruz. Aslında hayat, o kadar da çirkin değil.

"105 dakikalık bir seyir zevki."

Beginners filmini izledikten sonra filmin yönetmeninin önceki çalışmalarını da bir an evvel izlemek için içimde tarif edilemez bir heyecan duydum. Filmin bilhassa, geçtiği zamanları anlatırken başvurduğu metot bence çok zihin açıcıydı. 

"2003 yılındayız, güneş böyle görünüyor (güneş görseli), ve yıldızlar (yıldız kümesi görseli), ve doğa (doğa görseli)... İşte başkan bu (George Bush'un fotoğrafı)..." (Yandaki görsele bakınız.)


diye devam ediyor. Ve bir zaman dilimini bize böylece özetlemiş oluyor. 


Tabii ki sırf bu sebepten değil, ama bu ve bunun gibi bir takım anlatım teknikleri sebebiyle, geneli itibariyle filmi oldukça derli toplu bulduğumdan ve belki de hikayesi hoşuma gittiğinden, yönetmenin bütün filmlerini edindim. 

Ne yazık ki Mike Mills'in diğer hiçbir filminde Beginners'taki tadı bulamadım. 

105 dakikalık Beginners filminden bana ne kaldı diye sorulacak olsa, ilham verici bir seyir zevki, derdim. Oldukça iyi oyunculuklar... 

Bu konuda belki bir parantez açmak gerekir, filmdeki "gay, kanser, baba" rolünü oynayan Christopher Plummer, hayatında ilk defa bu film sayesinde Oscar'a aday oldu ve üstelik altın heykelciği evine götürme başarısı gösterdi. 

Bu iş, o sene Oscar ödüllerini yayınlayan NTV'de yorumculuk yapan Tuğrul Eryılmaz'ın hiç ama hiç hoşuna gitmemişti, hatırlıyorum. O sene zaten baştan aşağı Oscar ödüllerine takmıştı kendisi. Hakkı da vardı, o ayrı. Ama bence o seneki Oscar kazananları arasında belki de en hak etmişi Christopher Plummer'dı. 

Filmin geneline dönecek olursak, filmin hikayesinin aslında biraz otobiyografik olduğundan bahsederek bir yerlere varabiliriz. Beginners filminin konusu, yönetmen Mike Mills'in hayatından yola çıkılarak yazılmış.

Bir Arjantinli yönetmenin, eleştirmenler tarafından başarılı bulunan bir filmi hakkında verdiği röportajda, şöyle bir cümle sarf ettiğini anımsıyorum: "Herkesin anlatacak muhakkak en az bir tane hikayesi vardır. O hikaye dışında binlerce hikaye anlatabilir ama 'o hikaye'yi anlatmazsa eğer, bir şeyler hep yarım kalacaktır."
Mélanie Laurent ve Evan McGregor
Belki de bu yüzden Márquez yazar adaylarına, anlatmaya önce kendi özyaşam hikayelerinden başlamalarını salık veriyordur...

Mike Mills'in de önceki filmlerinde Beginners'taki tadı tutturamaması belki de bundandır; filmlerinin kendi hayatından bir şeyler taşımamasından. 

Tabii diğer filmlerinin çekim detaylarını, fikirsel manada akla ilk nasıl düştüklerini bilmediğimizden gönlümüzce atıp tutamıyoruz. 

Ve bir de tabii filmdeki Jack Russell teriyerden bahsetmek lazım. Filmin en can alıcı karakteri bence o, Arhur.

Bir köpeğin filmde olması, benim açımdan ayrı bir anlam ifade edebilir. Arhur isimli bu köpeğin Oliver ve Hal ile kurduğu ilişki ilgimi çekiyor. Ancak asıl vurgulanması gereken nokta, ikinci sınıf bir yetenek programında hor görülen, kullanılan köpek figürü gibi yer almaması köpeğin filmde; köpeğin varlığının sinematografik olarak bir anlamı olması. Tıpkı bir oyuncu gibi, sahnede bir işlevi olması. 

Beginners, tıpkı adında olduğu gibi, yepyeni bir başlangıç yapmak isteyen herkes için ilham kaynağı olabilecek, harikulade bir film. 


0 yorum :

Yorum Gönder