Elegy
Elegy-2008 |
Oysa ne kadar mutluydum... Hayatımın kendine göre bir düzeni vardı. Bu düzen birçoğuna göre aslında düzensizlik olarak da algılanabilir, ancak düzensizliğe alışmış hayatların da düzeni, yine düzensizliğin kendisidir. Benimki de o hesap.
Sabahları eğer o gün dersim varsa üniversiteye gider, öğrencilerime -pek çoğu benim için bir şey ifade etmez- biraz XX. yüzyıl Fransız Edebiyatından bahsederdim. Derslerim zor olmazdı, belki de bu yüzden öğrenciler dersimden sıkılırlardı... Uyuyan öğrenciler, kendi aralarında şakalaşanlar ve beğendikleri karşı cinslerini -kimi zaman kendi cinslerini de- ağır ağır bakışlarıyla taciz edenler asla, ama asla sinirimi bozmazdı.
Ben KINGSLEY & Dennis HOOPER |
George, benimkinden farklı bir hayat benimsedi. Bir şair gibi, sürekli mutluluğu aradı bir ömür boyu ve bunu nihayet güzel bir hanımda buldu. Yani en yakın arkadaşım; evli, çoluk çocuk sahibi ve işinde başarılı bir şairdi.
Belki de sırf bu yüzden; hayatının tekdüzeliği yüzünden demek istiyorum, squash oynarken genelde ben konuşurdum, o da benim anlattıklarımı ancak görmüş geçirmiş şairlerde görülecek bir sabır ve soğukkanlılıkla dinler, aklından geçenleri -ruhunu katmadan- söylerdi... Böylelikle ben de, bir yandan squash oynayıp ilerleyen yaşıma temposu uygun sporumla ter atar, beri yandan da herhangi ABD'li psikoloğa saat başı verilecek 100 dolardan kurtulmuş olurdum...
Akşamları eve döndüğümdeyse; kendime dünya mutfağından mümkün olduğunca basit hazırlanan ve kalorisi düşük bir yemek hazırlar -elim dünya yemeğine pek yatkındır-, buz gibi bir bira eşliğinde -keyfime göre iyi bir Fransız şarabı da açtığım olmuştur- yemeğimi ağır ağır yer, ardından da dünyaca ünlü ressamların orijinal tablolarıyla dolu, koyu kırmızı tonlarda dekore ettiğim salonumdaki koca, koyu kahverengi kanepeme uzanarak; özel olarak sipariş ettiğim, Avrupa'nın meşhur kültür dergilerini ağır ağır okur, kısa zaman sonra da olduğum yerde sızdığımı fark edip, yaşlılığıma küfür ede ede yatağıma -pek tabii dişlerimi fırçaladıktan sonra- geçerdim.
Bir de Carolyn -Patricia Clarkson- vardı tabii hayatımda... Ondan bahsetmemek benim centilmen tarafıma ters düşerdi...
Carolyn 'Patricia CLARKSON' & David KEPESH 'Ben KINGSLEY' |
Carolyn'le yıllar evvel birlikteydik. Sonra ayrıldık. İşlerin ciddiye binmesi beni korkutmuştu. Yedi kez evlenmiş biri olarak bir kez daha böylesi bir mahrumiyet denizine bedenimi daldırmak, öyle kolay iş değildi.
Bereket, Carolyn bu konuda beni anlayışla karşıladı. "Beni aldatmadığın müddetçe," dedi bu gençlere özgü maceraya atılırken, soluklanarak, "her istediğin zaman benimle birlikte olabilirsin!". Arada bir kapım çalınır, bir de bakardım Carolyn. İşi uzatmadan, aynı samimiyetle onu içeriye buyur ederdim. İtalyanların meşhur Lambrusco şarabını ağır ağır açar, parmaklarımın arasına iki tane kadeh yerleştirir, Carolyn'e odama gelmesini söylerdim...
Carolyn, yaşına göre oldukça ateşli bir kadındı. Bedeninin yaşlanmasına kanıp, şehvetinin alevlerinden feragat edenlerden değildi.
Yaşımız el verdikçe sevişirdik. Sonra Carolyn ağır ağır giyinir, beni her iki yanağımdan -önce-, dudağımdan -sonra- öperek evimden çıkar, arabasına biner ve sokağımı terk ederdi. Ben hala yatakta olurdum bu esnada. Bedenimin yorgun düştüğünü ve böyle maceralara zorlukla dayanabildiğini söylemek her ne kadar ciğerimi yaksa da, maalesef gerçek olan bu.
Carolyn'in arabasının benim sokağımdan alelacele uzaklaşışını dinlerken, "ne kadar uzun kaldı! Niçin daha çabuk terk etmedi evimi!" ile "acaba tekrar ne zaman uğrayacak bana? Arayı çok açmasa bari!.." dilekleriyle karışık dualar ederdim.
Kalabalıktan ürkerdim, ancak yalnız kalamayacak kadar da yaşlıydım...
Yaşlı şair dostum George'un bir şiirinde üstüne basa basa dillendirdiği gibi:
"Bir düğün sabahı dağınık bırakılmış sofralar kadar mahzun,
Buna fazla katlanmak zorunda olmadığım için mutluydum.
Ben yaşlıydım ve mutluydum."
Consuela 'Penélope Cruz' & David KEPESH 'Ben KINGSLEY' |