Under the Skin

14 Mart 2015 Cumartesi

Under the Skin


Under the Skin - Jonathan Glazer (2013)



Cahiers du Cinéma dergisi her sene "yılın en başarılı 10 filmi" listesi hazırlar. Ben de bu listede yer alan, adını çoğunlukla ilk defa duyduğum filmleri bir şekilde edinir, izlerim. Eğer tek bir sinema dergisinin film gustosuna sırtımı dayayacaksam, bu dergi zaten hiç kuşkusuz Cahiers du Cinéma olur. Hem sinemaya kattıklarıyla; hem bünyesinden çıkardığı eski eleştirmen, yeni efsane yönetmenlerle; hem de tertemiz tarihiyle Cahiers du Cinéma ne diyorsa, odur benim için.

Under the Skin filmi derginin, "2014 yılının en başarılı 10 filmi" listesinde üçüncü sıradaydı. Listenin tepesindeki P'tit Quinquin ve aynı listenin 2012 versiyonunun ilk sırasındaki Holy Motors filmlerini iyi bildiğimden, aslında beni ne tarz bir eserin beklediğini biliyordum.

***

Gabriel García Márquez üniversite eğitimi için Kolombiya'nın başkenti Bogotá'ya gittiğinde cebinde bir sürü hikaye varmış ama bu hikayeleri yazıya nasıl dökmesi gerektiğini, bu hikayelerden nasıl edebi bir metin oluşturması gerektiğini bilmiyormuş. Yazıyormuş, yazıyormuş ama ortaya çıkan sonuçtan hiçbir zaman tatmin olamıyormuş.

Bir gün bir arkadaşı ona "Kafka isimli bir yazar"ın, "Dönüşüm" başlıklı bir kitabını vermiş. Bu kısacık kitabı okumaya başlamış usta yazar Márquez ve anlattığını göre tüm yazarlık kariyeri baştan aşağı işte tam o anda değişmiş:

"(...) Bir arkadaşım bana Franz Kafka'nın kısa öykülerini ödünç verdi. Kaldığım pansiyona gidip Dönüşüm'ü okumaya başladım. İlk satırı neredeyse beni yataktan fırlatıyordu. Çok şaşırmıştım. İlk satır şöyleydi: 'Bir sabah Gregor Samsa sıkıntılı bir rüyadan uyandığında kendini bir böceğe dönüşmüş buldu...' Bunu okuyunca kendi kendime böyle şeyler yazmasına izin verilen kimseyi tanımadığımı düşündüm. Eğer tanımış olsaydım, yazmaya çoktan başlamış olurdum.(...)"

Gabriel García Márquez'in bu anektodundan yola çıkacak olursak, büyük bir rahatlıkla şöyle diyebiliriz: Cahiers du Cinéma'nın (bilhassa) son yıllardaki seçkileri, genellikle işte bu tarz "Böyle de film yapılır mıymış ki?" soruları sordurtan filmlere şans veriyor. 

Holy Motors, P'tit Quinquin ve Under the Skin. Bu filmleri izledikten sonra şu soru pek tabii dile getirilebilir: "Sinema bu muymuş? Böyle de film yapılır mıymış?"

Zaten bu filmleri önemli kılan da bu soruyu sordurtmaları belki de.


***

Filmin konusu şu şekilde:

İsimsiz bir kadın karakter, Scarlett Johansson, uzaydan dünyaya iniş yapıyor. Ne hikmetse indiği yer İskoçya. Ve İskoç şehirlerinden kimilerinin sokaklarında orta çaplı bir pikapla dolanıyor, etrafta aylak aylak takılan erkekleri baştan çıkarıyor, onlarla beraber oluyor ve tüm bu erkekleri öldürüyor. 

İşte bu kadar. 

Konu aslında bu kadar basit.

Ancak, filmde izlediğimiz tüm bu sahneler, yorumlamaya fevkalade açık. 

Birisi çıkıp "Başka dünyadan gelen kadın karakter, erkeklerin zayıflıklarını ölçüyor" diyebilir, bir başkası "Kadın karakter uzaydan gelmiş, insanların nasıl yaratıklar olduğunu çözmeye çalışıyor" diyebilir ya da daha derinlere inilecek olursa, bir başkası da "Uzaydan gelen kadın karakter önce 'nesne' halinden 'id'e bulanıyor, sonrasında da yavaş yavaş kanına 'insani duygular' giriyor ve 'kadın' oluyor" falan diyebilir.

Bütün bunlar filmde var. Hiçbiri için "Çok saçma" denilemez.

Filmin bu yönü, pek hoşa gitmeyebilir. Bu da gayet doğal. Çünkü yazının başında da dediğim gibi; bu film "Yahu sinemayla bu da yapılabiliyor muymuş?" dedirtecek filmlerden. Ucu bucağı belli değil. Yorumlamaya fevkalade açık.

Sadece izlenip, üzerine düşünülebilir. Hepsi bu. Belirgin bir hikaye yok. Giriş-gelişme-sonuç ve tetikleyici elemanı içinde mahfuz bir eser beklememek lazım. Ne alıyorsan o. 



***

Tek bir konuda film biraz iddialı; o da çekimler.



Filmin göbeğinde soyut çekimler yer alıyor. 

Uzaydan gelen kadın ile dünyalı erkeklerin bir arada oluşları, cinsel ilişkiye girişleri fevkalade soyut ve şairane bir dille anlatılmış.

Zaten sanırım yönetmen Jonathan Glazer'in de filmi çekmekteki en büyük tetikleyicisi bu. O güne kadar yapılmışın bir adım ötesine geçerek, bambaşka bir sinema dili yaratmak. 

Ekşi Sözlük'ten edindiğim şu alttaki video klipler, Under the Skin'in yönetmeni Jonathan Glazer tarafından yönetilmiş.

*Massive Attack - Karmacoma Video Klip
*Jamiroquai - Virtual Insanity Video Klip
*Nick Cave & The Bad Seeds - Into My Arms Video Klip
*Radiohead - Karma Police Video Klip
*Unkle - Rabbit In Your Headlights Video Klip

Zaten bu video klipleri izlerseniz, Under the Skin filminin görsel şölenine dair de bir fikir edinmiş olursunuz. 

Video Klip yönetmenin dışında elini reklam filmi yönetmenliğine de atmış olan Glazer'in Guinness bira reklamı da, yine Under the Skin'e dair bir fikir verebilecek türden: Guinness Reklam Filmi

***


Sinemadan beklentiniz akıcı bir hikaye, takip edilesi bir konu, sonuna gizemi saklayacak bir kurguysa; Under the Skin sizin filminiz olmayabilir.

Ama yok, "Ben görsel olarak etkileneceğim, 'Sinema sanatıyla bunlar da yapılabiliyormuş demek!' diyeceğim bir film izlemek istiyorum!" diyorsanız, Under the Skin'e bir şans verin. 

0 yorum :

Yorum Gönder