A Fost Sau N-A Fost?

28 Temmuz 2013 Pazar

A Fost Sau N-A Fost?


A Fost Sau N-A Fost? - 2005


22 Ocak 1989'da, Sovyetler Birliği'nde ilk defa düzenlenen Uluslararası Güzellik Yarışması'nda Türkiye'yi temsil eden Meltem Hakarar, "Halk Güzeli" unvanıyla birinci gelirken; aynı gün Rumen devlet başkanı Nikolay Çavuşesku'nun iktidarı son buluyordu. Karısıyla birlikte saraylara taş çıkaran evinden ayrılıp halkının yanında olduğu düşüncesiyle Bükreş sokaklarına karışan Çavuşesku'yu yakalayan halkı, artık onun yönetime devam etmesini değil, ölmesini istiyordu. 27 Aralık 1989 tarihinde Çavuşeskular, bir kışla avlusunda kurşuna dizilerek can verdiler. 

Meltem Hakarar-1989

A Fost Sau N-A Fost?, ya da Türkçe ismiyle Bükreş'in Doğuşu filmi, işte bu olaydan tam 16 yıl sonra, Bükreş'in batısında bulunan küçük bir Rumen şehrinde yaşananları konu ediniyor. İnsanların hafızalarıyla belirgin bir biçimde ilgilenen yönetmen Corneliu Porumboiu, bu ilk uzun metrajlı filmiyle yine hatıralara ve kimi unutkanlıkların doğurduğu absürtlüklere değiniyor. 

22 Ocak 2005 tarihindeyiz. Dediğim gibi Bükreş'in batısında bir şehir. Virgil Jderescu (Teodor Corban) isimli bir televizyon kanalı sahibi gazeteci, tam Noel arifesinde bir program yapmaya karar veriyor. 16 yıl önce yaşanmış bu devrimin, yaşadığı şehre yansıyıp yansımadığı ise onun aydınlatmak istediği konu. Biraz saçma gibi duruyor evet, ama film zaten bu saçma durumu anlatmaya çalışıyor. Yani bir ülkede devrim olursa, bir ülke iktidarının devrilmesini devrim olarak nitelendiriyorsa, bunun o ülkenin tüm kentlerine, kasabalarına, köylerine, bucaklarına yansımaması mümkün mü? Muhakkak ülkenin dört bir yanı, bu devrimden nasibini alır. Ama ne hikmetse, filmdeki tüm karakterler bu devrimin şehirlerinde de yaşanıp yaşanmadığı sorusu üzerine düşünüyorlar. Bu soruya yanıt aranacak olan programa da, şehrin biraz "alakasız" kimseleri davet ediliyor.

Bu kimselerden birincisi Tiberiu Manescu (Ion Sapdaru). Basit bir okulda, tarih öğretmeni. Öğrencilerin hepsi derslerle alakasız. Manescu derse giriyor, o gün sınav yapacak ve öğrencilerine "ben size neye çalışın demiştim?" diye unutkanlıkla soruyor. Öğrenciler ise en bildikleri konu olarak Fransız Devrimi'ni söylüyorlar ve sınav Manescu'nun "iyi o zaman, bana Fransız Devrimi hakkında bildiklerinizi yazın" demesiyle başlıyor. 

Manescu aynı zamanda alkolik bir öğretmen. Akşamları bir barda zil zurna sarhoş oluyor ve etrafındakilere sataşıyor. Kendini kaybederek ırkçı sataşmalarda bulunduğu kişi de üstelik, her paraya sıkıştığında borç istediği dostu "Çinli". Bu çinli adamın şehirde bir dükkanı var. Ne dükkanıdır anlayamadım; çünkü Türkiye'de böyle bir dükkan olup olmadığından hiç emin değilim. Orhan Pamuk'un Kara Kitap'taki karakterlerinden Alaaddin isimli bakkal geliyor aklıma. Aslında bakkal ama içerisinde ne istersen var. Ya da ya da, Leyla ile Mecnun'daki Erdal Bakkal. O da olur. 

Bu Çinli "bakkal" ne hikmetse maytap da satıyor. Manescu'nun ders verdiği okuldaki öğrenciler ha babam Çinli'den maytap alıp okulun muhtelif yerlerinde patlatıp duruyorlar. Bunun ne anlamı vardır bilemiyorum. Rumen kültürüne ne yazık ki vakıf değilim ve internette de bu konuya ilişkin herhangi not okumadım. Acaba bu Çinli'nin maytap satması, öğrencilerin ha bire maytap patlatmaları "Çin Malı" diye bildiğimiz kalitesiz ve gerekli gereksiz ne varsa ucuza bulunur gerçeğinin bir tür tezahürü mü, yoksa şu bildiğimiz "maytap geçme" eylemine mi bir gönderme?.. Belki de hiçbiri değil. Filmdeki böyle karanlık noktalara nüfuz edememek canımı sıkıyor bazen.

Radyo programının, konuyu ele almak üzere davet edilmiş ikinci konuğu ise necidir bilemediğim, emekli, haliyle yaşlı ve hafızası da biraz eğreti bir adam. Emanoil Piscoci, gerçek ismiyle Mircea Andreescu.

İşte bu üç adam; gazeteci-kanal sahibi, Emanoil Piscoci ve Tiberiu Manescu; Virgil Jderescu'nun yerel ve oldukça vasat prodüksiyonlu kanalında, tam Noel arifesinde bir program yapıyorlar ve şu soruya cevap bulmaya çalışıyorlar: "A Fost Sau N-A Fost?"  Yani "vuku buldu mu, bulmadı mı?" Burada vuku bulacak ya da bulmayacak olan ise devrim.

Program alkolik Manescu'nun devrim günü ne yaptığını anlatmasıyla başlıyor. Buraya kadar her şey normal. Fakat ne zaman ki Manescu, saat 12.08'de şehrin meydanında olduğunu söylüyor, ne hikmetse bu çok büyük bir önem kazanıyor ve seyirciler telefonla yayına bağlanıp bunun doğru olmadığını vurguluyorlar: "Değil Manescu, meydanda kimse yoktu. Manescu'yu tanırım, saat 12.08'den önce Manescu meydanda değildi, içmekle meşguldü!"

Ve bir anda devrimin şehirlerinde yaşanıp yaşanmaması önce; Manescu'nun meydanda olup olmadığına, sonra da "meydanda biriken kalabalığın saat 12.08'den önce mi, sonra mı meydana çıktığına" bağlanıyor. 

Saat 12.08; Çavuşesku'nun uçağa binip kaçtığı saat olarak söyleniyor filmde ama bu konudan emin değilim. Çünkü benim kaynaklarım Çavuşesku'nun uçakla kaçtığından bahsetmiyor... Ben yalnızca filmde yaşananı anlatıyorum.

Biri arıyor Manescu yalancıdır, diyor; beriki arayıp Manescu yalan söylemez, diyor; bir başkası Manescu orada değildi, derken; ötekisi "ben sadece Noel'inizi kutlamak için aradım," diyor... vb.

Böylesi gereksiz bir tartışma üzerinden yönetmen, geçmişte yaşanmış bir olayın, uzunca bir süre arkasına sığınarak, "ben de oradaydım, bugün ekmeğini yediğimiz bu devrimi  yapanların arasında ben de vardım!" diyen menfaatçi insanların durumunu anlatıyor. 

Muhteşem bir konu. 

Aziz Yıldırım Fenerbahçe kulübüne ilk defa başkan adayı olduğunda, seçimi yalnızca bir oy farkla kazanmış derler. Ve Fenerbahçe camiasında bir sürü kimseye rastlanırmış "o bir oyu ben verdim!" diyen. 

Bu da onun gibi bir şey. Ne önemi var! Bir devrim gerçekleştirmişsiniz, ama hala devamını getirememişsiniz. Hala geçmiştesiniz ve o devrimden kendinize paye çıkarmaya çalışıyorsunuz. 

Bu bana o kadar çok şey düşündürüyor ki...

Fevkalade absürt bir film A Fost Sau N-A Fost? Komik ama filmin ilk saniyesinden son saniyesine kadar gülüneceğinin teminatını vermek güç. Belki de bu yüzden kısacık tutulmuştur zaten film. Hepi topu 1 saat 15 dakika. Yine de bu kısalık, filmin belli bir noktasına gelene kadar insanı bayabiliyor. Bu da işin gerçeği.

***

İlgimi çeken bir nokta, filmin tercümeleri üzerine. Filmin isminin tercümeleri, diyelim.

Filmin Fransa'daki ismi "12h08 à l'est de Bucarest". "12.08'de Bükreş'in Batısında". Sanırım bu anlamı filmin isminin İngilizce tercümesinden almış çoğu ülke. Çünkü filmin isminin İngilizcesi: 12:08 East of Bucharest. Arjantin İspanyolcası dışındaki tüm İspanik ülkelerde filmin ismi bu şekilde çevrilmiş: 12.08, Bükreş'in Batısı ya da Batısında. Arjantin'de de üç aşağı beş yukarı aynı. 


Ama ne hikmetse filmin Türkçe ismi Bükreş'in Doğuşu(!)


Neden? Ne alaka? 


Bu iki soru önemli: "neden?" ve "ne alaka?"


Ne alaka? Çünkü filmin içerisinde Bükreş ile alakalı o kadar az şey var ki... Film Bükreş'te geçmiyor. Ne alaka?


Neden? Şu "doğmak" eylemi var ya, o nereden geliyor? Doğmak, doğuş, kurtulmak, yeniden gün yüzü görmek falan; tüm bu eylemler acaba birazcık "Romanya komünizmden Çavuşesku'yu gönderdi ve kurtuldu! Bu bir yeniden doğuştur!" fikrinin dışavurumu mu? Neden?


Çevirmenlikte bu kadar net taraf belli edemezsiniz. Böyle bir lüksünüz yok. Sen filmin yönetmeninin, senaristinin yerine geç ve filme, onların katmaya çabalamadığı bir anlam katmaya yelten. Olacak iş mi!

***


Son not: Filmde anlatılan Romanya, görüntüsü itibariyle Türkiye'ye pek benzemiyor mu? Biraz Anadolu'yu hatta İstanbul'un bazı semtlerini gözünüzün önüne getirmeye çalışın.


0 yorum :

Yorum Gönder