Holy Motors

4 Eylül 2013 Çarşamba

Holy Motors


Holy Motors-2012 (Leos Carax)

1951 yılından beri evrensel anlamda en çok güvenilen sinema dergilerinden biri olan Fransız Cahiers du Cinéma'nın okuyucuları, 2012'nin filmi olarak Holy Motors'u belirlediler. Derginin şubat sayısında yer alan habere göre Holy Motors, 2011'de yılın filmi ödülünü %61.4 ortalamasıyla alan Melancholia'dan daha fazla beğenilmiş, tutulmuş. Holy Motors'a yağan oy sayısının yüzdelik hesapta karşılığı %69.7...

Kendi halinde bir sinemasever olarak Cahiers du Cinéma'da böyle bir haberle karşılaşınca insan, bir an evvel filmi edinip izlemek istiyor. Tıpkı benim yaptığım gibi...

***

Bazı filmleri anlatmak çok zor. Saatlerce düşünüyorsun üzerinde, ne yazabilirim diye kendi kendine dön dolaş soruyorsun... Bir ağbim bana, düşünceleri dile getirmenin aslında düşünceleri kafese hapsetmek olduğunu söylemişti. Çok doğru. Bazen aklımızdan birçok düşünce geçer, dile getirmeye çalıştığımızdaysa düşüncelerimizi, tıkanır kalırız, elimize yüzümüze bulaştırırız bu işi. Anlatma kabiliyetin ne kadar yüksek  olursa olsun, hep bir şeyler eksik kalır. Demek istediğin bambaşka bir anlam kazanır; kazanmasa bile kafandaki halinden hep bir parça uzaktır. 
Holy Motors, insana birçok şey düşündürüyor. İçin doluyor bir dizi farklı his ve düşünceyle, ne var ki bu düşünceler ve hisler, bir türlü dile gelmiyor. Konuşursam, diyorsun, her şey mahvolur, bir türlü çıkamam işin içinden.

Böyle bir ruh haliyle başlıyorum yazmaya. Makalelerden ve şuradan buradan yardım alacağımı şimdiden itiraf edeyim.

***
imdb-Holy Motors-cast
Monsieur Oscar'ın karanlık ve yapayalnız hayatındayız. Yukarıdaki fotoğraf zaten çok fazla şey ifade ediyor. Monsieur Oscar (Denis Lavant), bir gününü farklı farklı roller oynayarak geçiren bir adam... 

Nasıl yani?.. Ne demek farklı farklı roller? 

Şöyle; Monsieur Oscar bir sabah, yine yüzünde makyajı, bir beyaz limuzine biniyor ve "bugün kaç toplantım var?" diye soruyor... Sadık şoförü Céline (Edith Scob) hemen patronuna bir dosya ulaştırıyor ve Monsieur Oscar'a ilk toplantısının detaylarının bu dosyada anlatıldığını söylüyor. 

Monsieur Oscar dosyayı inceliyor ve bu içi "kulis" gibi olan limuzinde hemen makyaj işlemlerine başlıyor. Giyim kuşam, yüz makyajı, replikler... her şey tamam; bir de bakmışız ki Monsieur Oscar gitmiş, yerine yaşlı mı yaşlı bir teyze gelmiş. 
Limuzin bir sapa bölgesinde Paris'in duruyor -film Paris'te geçiyor- ve Monsieur Oscar, kostümü ve makyajıyla, korumalarının da yardımıyla arabadan iniyor. Güçlükle hareket edebilen bu yaşlı "kadın", sanki Monsieur Oscar değilmiş gibi...

Bomboş yürüyor ve bir süre sonra sahne bitiyor. 

Yeni sahnede Monsieur Oscar tekrar limuzinin içinde ve yine soruyor: "Yeni randevum nerede?"

Aldığı ikinci dosyada, Monsieur Oscar'ın yeni rolü yazılı. Bu sefer "bilim-kurgu" türünde bir filmin sahnesinde. Savaşıyor, dövüşüyor, akıl almaz bir biçimde -izleyenler ne demek istediğimi anlar- sevişiyor. 

Sonra üçüncü rol geliyor. Yine başka bir makyaj ve giyim kuşam, repliklerini ezberlemiş bir Monsieur Oscar; limuzininden iniyor ve sıradaki rolü oynuyor.

Toplamda 9 rol, 9 farklı karakter, 9 farklı hikaye. 

Tüm Paris de, Monsieur Oscar'ın performansına dahil. Yani bir kafede meşhur bir bankacıyı öldürecek mesela Monsieur Oscar, kafedeki herkes, sanki orada oynanan, bir oyun değilmiş gibi olaya dahil oluyorlar.

Özetle: film boyunca Monsieur Oscar'ın bir bütün gün boyunca oynadığı rolleri izliyoruz. Ve bir süre gerçekten, hayaller aleminde, fazlasıyla "yeraltı" bir ortamda kendimizi buluyoruz. Anlamlandıramamak, anlam kazanıyor. Biz de filmin sanki bir parçası oluveriyoruz.

Ve biliyoruz ki, bütün gününü başka başka filmlerden, başka başka karakterlere can veren Monsieur Oscar, aslında Denis Lavant ve o da bu filmde, tek bir karakteri canlandırıyor. 
***

Filme dair notlar:


  1. "Oynat" tuşuna bastığınız zaman, gerçeküstü bir dünyaya geçiş yapıyorsunuz. Alışmamış popoda don mu durur, bir hayli yadırgıyorsunuz. "Bu nasıl film! Saçmalık!" falan diyorsunuz. Hatta eminim filmi yarıda bırakanlar bile vardır, "zaman kaybı!" bahanesiyle... Doğrudur. Belki insanı kolaylıkla içine alan bir film değil Holy Motors. Biraz kopuk kopuk ilerliyor. Arada bir iki açıklayıcı diyalog görsek, belki filme daha çabuk ısınırız. Ama olmuyor... Yönetmen sanki "ben anlatırım, anlayan anlar, anlamayanın canı cehenneme!" cool'luğunda... 
  2. İçinde yaşadığımız dünya, hayatımız ne kadar gerçek bilemiyorum; ama şayet gerçekse, onu biz gerçek kıldık. Biz hayatımızın gerçek olduğuna inandığımız anda hayatımız gerçek oldu. Şimdi dibine kadar battığımız hayatımızın dışında bir hayatın var olabileceğine inanmak, elbet güç. En insancıl fikirler bile kulağımıza "iyi olurdu tabii, ama rica ederim hayalci olma..." dilekleriyle birlikte geliyor. "Para denen pisliği çıkaralım hayatımızdan, lügatımızı baştan yazalım! Savaşlar bitsin, kardeş olalım!" dediğimizde, insanlar bizimle dalga geçiyor... Kimileri nihilizm ideasına ait bir söz olarak biliyor, kimileri ise James John Davis söylemiştir diyor... Her kim söylediyse haklı gibi: "Sizler bana farklı olduğum için gülüyorsunuz, ben ise size birbirinizin aynı olduğunuz için..."
  3. Denis Lavant, başrolde. Zor bir rol; çünkü rol içinde roller var. Adını kaç kere duydunuz? O beğendiğiniz Hollywood aktörlerinden kaçı bu karaktere hakkıyla can verebilirdi?..
  4. Filmi izlerken şöyle düşündüm; bu filmin senaryosunu ben yazmış olsaydım, projeyi götürdüğüm ilk yönetmen yüzüme gülerdi... Hakikaten anlamıyorum arkadaş, bu kadar uçuk senaryoları nasıl filmleştirebiliyorlar?.. Kim inanıyor bu "farklı" senaristlere?.. Gerçi filmin yönetmeni ile senaristi aynı: Leos Carax ama olsun. Netice itibariyle ikna etmesi gereken bir prodüktör olmamış mı yani? Ya da Kylie Minogue mesela, nasıl ikna olur? Haydi onu geçtim, filmdeki rolü gereği Denis Lavant tarafından deliler gibi hırpalanan Eva Mendes, nasıl olur da kabul eder bu filmde oynamayı!.. Aklım sahiden almıyor. 
  5. Filmin yönetmeni Leos Carax verdiği bir röportajda şöyle diyor: "Bana göre bir filmin çekilebilmesi için dört temel unsur var: sıhhat, ortak, para, oyuncu. Bendeyse sürekli olarak en az ikisi bulunmuyordu." (Röportajın tamamı için bakınız: http://www.sinemazingo.com/leos-carax-roportaji)
  6. Başta da söylediğim gibi; anlaması güç, düşündürücü bir film. Anlatması da anlaması kadar güç, hatta belki de daha zor. Filmi tam anlamıyla anladığımı iddia etmiyorum, ne var ki benim zaten hiçbir zaman böyle bir beklentim, iddiam, gayretim de olmadı.

0 yorum :

Yorum Gönder