Adaptation.

16 Nisan 2011 Cumartesi

Adaptation.


"Kafamda özgür bir düşünce var mı? Kel kafamda?.. Belki daha mutlu olsaydım saçlarım dökülüyor olmazdı. Hayat kısa iyi değerlendirmem gerek. Bugün kalan hayatımın ilk günü."


Charlie Kaufman

Amerikan sinemasının son dönem gördüğü tartışmasız en yetenekli senarist Charlie Kaufman'dan bir başyapıt daha: Adaptation. (2002).




Bir hayli taze sinema dağarcığımda bir gezintiye çıkıyorum ve beri yandan kendime soruyorum: acaba bugüne dek beni en çok hangi senarist etkiledi diye. Andrew Kevin Walker, Woody Allen, Pedro Almodóvar, Jean-Pierre Jeunet, Alejandro Amenábar... gibi isimlerin yanında kendine en sağlam yeri edinmiş olan Charlie Kaufman, hiç kuşkusuz beni en, en derinden etkileyen senaristlerden biri oldu. Ağır psikolojik hesaplaşmaların yanı sıra, insanoğlunun varoluşunu -bilhassa 21. yüzyıl insanının varoluşunu-, yalnızlığını, acelesini ve yüzeysel endişelerini olağanüstü akıcı bir dille anlatmayı başarıyor her filminde Charlie Kaufman ki bence bu yetenekten öte müthiş bir disiplin gerektiriyor. İki bin iki (2002) yapımı Adaptation.'da da aynı başarı senarist tarafından perçinleniyor ve bir anlamda Synecdoche, New York gibi bir "muhteşem senaryo"nun izleri, daha henüz yapımından altı yıl önce ilk sinyallerini böylece vermiş oluyor seyirciye.


'Uyarlama senaryodan, başlı başına yeni bir senaryo devşirme!..'





Charlie Kaufman
Being John Malkovich, Confessions of a Dangerous Mind gibi önemli filmlerin senaristi Charlie Kaufman'a günün birinde Susan Orlean'ın Orkide Hırsızı adlı kitabını senaryolaştırması teklif edilir. İşi kabul eden Kaufman, her yazarın başına gelebilecek lanet bir olayla karşıya karşıya kalır: uyarlamakta olduğu senaryonun bir türlü bitmemesi. Tahmin edileceği gibi bir kitabın senaryolaştırılması nesrin bol diyaloglu hale getirilmesinden çok öte bir iştir. Metin aynı zamanda kurgulanmalıdır da. Kitabın büyüsü kendine has, evet tam anlamıyla kendine hastır. Sinema gibi görselliğe hitap eden bir sanat dalına, kitabın noktasına virgülüne dokunulmadan aktarılması; bir anlamda kitaba hakaret veya ortaya çıkacak olan eserin piç (heba) edilmesi durumudur. İşte bu sebepten varolan bir metne sinemasal değer katılması, ancak usta kalemlerin, vizyonerlerin ve "bir anlamda işin orospusu" olanların işidir. Yani külfetli iştir.


Charlie Kaufman, her ne kadar kendini önemli işlerle kanıtlamış bir senarist olsa da, takılıveriyor önündeki projenin kurgulama kısmında. 


Charlie & Donald Kaufman (Nicolas Cage)



Tabii bunun yan sebepleri de var, filmde bas bas bağıran. Mesela Charlie Kaufman'ın yalnız bu film için yarattığı kardeşi Donald Kaufman. Böyle birinin varlığı hakkında en ufak bir bilgim yok. Araştırma gereği de duymadım. Bazı şeylerin filme bırakılmasından ve sır olarak kalmasından yanayım. Sinemanın büyüsü de zaten burada. Donald Kaufman'ın varlığı beni zerre kadar alakadar etmiyor. Tek bildiğim -veya inanmak istediğim- Charlie Kaufman'ın bu senaryoyu yazarken, çalışmasına bir şekilde engel olan yanını senaryosuna "hayali bir karakter yaratarak" yansıttığı. Bu karakter, belki kardeşi Charlie kadar başarılı değil ama sırf ona özenmesi sayesinde senaryo yazmaya başlayan ve bir şekilde de beğeni toplayan bir karakter. Son derece ilginç noktalara temas eden, kardeşi için canını verebilecek ve her ne kadar senaryo çalışması takdir toplasa da, her zaman kardeşinin, Charlie'nin kendisinden daha başarılı olduğunu itiraf eden, hatta vurgulan bir karakter. Naifliğin, faydalı cansıkıcılıkların temsili versiyonu gibi filmin çoğu karesinde görünen bir sembol. Charlie Kafuman'ın senaryosunu yazarken doğurduğu bir yaratık. 



Doğrusu insan bu yaratıcılıkla karşı karşıya kalınca imrenecek mi, yoksa el pençe divan mı duracak bilemiyor...


Her neyse. Film Charlie Kaufman'ın bir senaryo çalışmasında yaşadığı zorluklardan, şizofrenik tavrından ve akıl yitirtici hayatından bahsediyor.


'Nicolas Cage, Meryl Streep, Tilda Swinton, Chris Cooper!'


Nicolas Cage



Filmin yönetmeni tıpkı Being John Malkovich'te olduğu gibi Spike Jonze. Çoğu yönetmen gibi yolu video-kliplerden veya daha popüler işlerden geçmiş, film kapsamındaysa; pek de senaryoya etki etmemiş olan bir yönetmen. 





Oyunculara baktığımızdaysa fazla lafa gerek olmadığını düşünüyorum. Meryl Streep sanırım, isminin afişinde yazılı olduğunu gördüğüm her filmine gitmek isteyeceğim üç-beş oyuncudan biri. Nicolas Cage ise bence başarısızlığı tercih etmiş oyunculardan. Bir de tabii insanın akrabası Francis Ford Coppola olmayıversin... Adaptation. açısından ağzımı pek açmayacağım. Çünkü bildiğim kadarıyla bu film için çok uğraşmış Cage. Kendini tamamen senaryoya verebilmek için elinden ne geliyorsa yapmış. Bu çabası da zaten ona 'en iyi erkek oyuncu dalında' Oscar adaylığı getirmiş. 'Keşke hoplamalı zıplamalı filmlerde değil de, daha çok dişe dokunur filmlerde oynasa', deyip çıkmalı işin içinden.


'Filme dair son söz.'


Bir çok sanatçıya dair duyduğumuz o akıl almaz hikayelerden biri. 'Bu romanı yazdı ve hemen ardından intihar etti!' ya da 'bu resmi yaparken sürekli saçlarını yoluyormuş!' gibi şehir efsanelerinin somut hali. Kafanız müsaitken izleyin; buz gibi, soğuk izleyin.

0 yorum :

Yorum Gönder