Das Lied in Mir

23 Ağustos 2013 Cuma

Das Lied in Mir


Das Lied in Mir-2010 (yön: Florian Cossen)

Dr. Alfred Kissinger... Almanya doğumlu, Yahudi asıllı bir diplomat... 1923 doğumlu Kissinger, 1938 yılında ailesiyle birlikte Almanya'dan ABD'ye kaçıyor... Bu kaçışın nedenini anlamak güç olmasa gerek.

Bir yandan okul okumak, bir yandan tıraş fırçası fabrikasında çalışmak derken; Kissinger isimli bu parlak delikanlı, bir gün kendisini Harvard Üniversitesi'nde ders verir buluyor.

Kafası teorik olaylara karşı zehir gibi çalışan Kissinger'ın devlet kademelerinde görev yapması da gecikmiyor tabii... 1967 ile 1975 yılları arasında ABD başkanlarının -sırasıyla Lyndon Baines Johnson, Richard Milhous Nixon ve Gerald Rudolph Ford, Jr.-, ulusal güvenlik danışmanı oluyor; 1973 ile 1977 yılları arasındaysa ABD dışişleri bakanı olarak görev yapıyor.

Dönem itibariyle ABD'nin, kavgalı olduğu başat ülkelerle arasına düzeltirmiş gibi göründüğü için Kissinger'a Nobel Barış Ödülü veriliyor falan filan...

Başarılı bir akademisyenden, devlet adamı yaratma... Bu bir model, ismi de Kissinger modeli.

Mevcut Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da bu modelin bir yerelleştirmesi.


***
1947 Amsterdam doğumlu Johan Cruyff, futbolseverler arasında "sarı fare" lakabıyla bilinir... Attığı seri çalımlar sebebiyle "fare", altın rengi saçları sebebiyleyse "sarı"...

Performansının zirvesinde olduğu 1978 yılında, ülkesinin milli takımının katılmasında büyük payı olduğu Dünya Kupasına gitmeyi reddetti... Neden? Çünkü 1978 Dünya Kupası Arjantin'deydi ve Arjantin'de o dönem bir faşist, militer diktatörlük yaşanıyordu. Başında da Jorge Rafael Videla

Gazeteci-yazar Gustavo Veiga, "Deporte, Desaparecidos y Dictadura" ("Spor, Yitenler ve Diktatörlük") isimli bir kitap yazdı ve bu kitapta diktatör Jorge Rafael Videla'nın, ülke içinde yaptığı kıyımın üzerini en azından  bir nebze olsun örtebilmesi için Arjantin'de düzenlenecek olan 1978 Dünya Kupası'nda alınacak olan bir başarıya ne kadar muhtaç olduğunu enine boyuna, çarpıcı belgelerle açıkladı. 

O dönem, Arjantin'in en köklü kulüplerinden olan River Plate'in takım kaptanı, aynı zamanda River Plate'e başkanlık etmiş Daniel Passarella'nın şöyle bir demeci var mesela, tam da Dünya Kupası'nı Arjantin'in kazanmasından sonra:

"Yaralarımız kapanıyor. Geçmişi boş verip, geleceğe bakmamız en doğrusu..."

***
Bir önceki Papa'nın Hitler gençliğine üye olduğu ortaya çıkmıştı... Fakat bu üyelik henüz 14 yaşında gerçekleştiği için, dönemin koşulları da göz önünde bulundurularak, müstafi Papa'nın üstüne pek gidilmemişti.

Şimdiki Papa'nın -Papa Francis'in-, Arjantin'deki cunta yönetimi esnasında, çok üst kademelerde yer alan bir din adamı olduğunu biliyoruz... Bizzat kendisinin, 70'li yılların sonunda, sol eğilimleri olan din adamlarını cuntaya ihbar ettiği, hatta kendi eliyle teslim ettiği de konuşuldu geçenlerde Arjantin'de.

İki rahip, doğrudan Papa Francis'in kendilerini cuntaya teslim ettiğini dile getirdiler vaktiyle. Rahiplerden teki Almanya'da bir manastırda inzivaya çekildiğinden ve "olay benim için kapanmıştır" dediğinden, işin o tarafıyla ilgili hiçbir bilgimiz yok.

Diğer eski solcu rahip de, 2000 yılında hayatını kaybetmiş. Ne var ki rahibin kız kardeşi, mevcut Papa, Papa Francis aleyhine savaşmaya devam ediyor...


***

María Estela Martínez Cartas de Perón, Arjantin'in, hatta Batı yarım kürenin monarşik olmayan ilk kadın devlet başkanıdır. 
1976 yılında Jorge Videla'nın gerçekleştiği askeri darbe neticesinde hükumeti düşmüştür.

***

1976-1983 yılları arası Arjantin için kara bir dönemdir. Videla'nın başında olduğu cunta, sayıları 30.000'i buluyor diye tahmin edilen insanı öldürmüş, katliamlar yapmıştır. 

Devlet eliyle halkına zulmetmenin, katliamlar yapmanın İspanyolcası "guerra sucia"dır; yani "kirli savaş".

***

Kirli Savaş'ı yapan Videla, destekleyen Kissinger, desteklemeyen ve hatta tepki gösteren de Johan Cruyff'tür.

***

Das Lied in Mir, Türkçesiyle İçimdeki Şarkı; işte bu kara dönemden onlarca yıl sonra Arjantin'e gelen bir Alman kızın hikayesini anlatıyor. 

31 yaşındaki Maria Falkenmayer (Jessica Schwarz), Almanya'dan Şili'ye gitmektedir... Uçak, transit geçiş yapmak üzere Arjantin'in başkenti Buenos Aires'e iner ve Maria orada bir süre havaalanında beklemek durumunda kalır.

Oturaklarda beklerken, yanıbaşında bir anne, kucağında bebeği, bir ninni mırıldanır. Maria bir anda bu ninniyi tanıdığını fark eder ve yanıbaşındaki kadının mırıldandığı ninniye eşlik eder.

Maria tam bu esnada, garip bir tesadüf, pasaportunu kaybeder ve haliyle Şili'ye giden uçağını kaçırır. Gelişen olaylar neticesinde bir süre Buenos Aires'te konaklamaya, hem de şu kendisine tanıdık gelen ninni-şarkının izini sürmeye, içine düşmüş o kurdun peşine takılmaya karar verir.

Bir otele yerleştikten sonra Almanya'daki babasını arar ve ona başına gelenlerden bahseder... Bir gün sonra, sabahleyin babasını otelin lobisinde görünce, işlerin bir hayli karmaşık olduğundan şüphelenir.

Ondan sonrası ise zaten iplik söküğü gibi gelir.


Maria'nın 31 yaşına kadar babası bildiği adam gerçek babası değildir. Maria'nın gerçek ailesi ise; cunta döneminde kaçırılmış, muhtemelen öldürülmüş bir Arjantinli çifttir.

Maria'ya bu araştırmasında yardım edecek olan, Arjantinli bir polis memurudur. Maria'nın bu polis memuruyla arasında bir aşk ilişkisi de başlayacaktır.

***

Filme dair notlar:
Jorge Videla ve Daniel Pasarela
  1. Das Lied in Mir sessiz, sakin ve düşündürücü bir film. Görüntüler ve oyunculuklar çok güzel.
  2. Tıpkı bir Zülfü Livaneli romanı gibi, koşut hayatların muhteşem temasları, bir hayli ilgi çekici. (bkz. Serenad)
  3. Nazi Almanyası ile ilgili yapılan filmlere dair olan görüşlerim belli. ABD sineması zaten bu konuyu hayli kurcaladı. Konuyla ilgili yapılan çoğu film gişe rekorları kırdı, ödüllere doyamadı. Artık bu konuyu ele alacaksa bir film, tam da böyle almalı... Söz konusu bir Alman kız. Daha doğrusu Arjantinli. Ya da şöyle diyelim: ne tam olarak Arjantinli, ne de tam olarak Alman... Bir ülkede zulümden "bir biçimde" kaçmış henüz bebekken ve gittiği ülke de; bir başka zulümle tanınan Almanya. Filmin bence en ilginç noktası bu. Bu gerilimin doğurduğu koşutluk ve belki de ironi.
  4. Darbe, cunta... Bu gerçekleri ele alan filmlerin en naif anlatımlısı Das Lied in Mir. Konular çünkü, hayli gözyaşı döktürebilecek konular. Dramlar göz önüne serilip, bağrış çığırış içinde bir film de pekala çekilebilirmiş. Ama Das Lied in Mir'in yönetmeni  ve senaristi (Florian CossenElena von Saucken) bundan daha fazlasını istiyor... Sadece olayların bir kadın karakter tarafından yaşanışını ve eğer ağlanacaksa da, önce olup biteni anlayıp, sonra ağlanmasını bekliyor. 
  5. Arjantin'de yaşadığım dönemde hep bu darbe konusu gündeme gelir dururdu. Hiçbir zaman tam anlamıyla ne olduğunu anlayamamıştım. Yıllar sonra bir film sayesinde yaptığım araştırmalar zihnimi açtı. Konuyu merak edenler "1976 Arjantin Darbesi" ya da "Kirli Savaş" yazıp, internette geniş kapsamlı bir araştırma yapabilirler. La Historia Oficial de, bu konuda izlenecek bir film.
  6. Güzeller güzeli Arjantin'i görmek bana huzur verdi. 
  7. Futbolun halk tarafından önemli görüldüğü ülkelerin liderleri, bir takım yetersizlik, başarısızlık ve gaddarlıklarını futbolla ne kadar güzel örtüyorlar değil mi?..  Futbolda gelecek başarılar onların, halklarının gözünde popülerlik ve başarı belgesi gibi. Bunu anlamak lazım.

0 yorum :

Yorum Gönder