Şubat 2016

11 Şubat 2016 Perşembe

Mustang


Mustang - Deniz Gamze Ergüven (2015)

Yaklaşık bir ay önce Barselona'da yaşayan Arjantinli, sinefil bir arkadaşım bana şöyle bir mesaj attı: "Mustang'i izledin mi? Önerir misin? İzlemeyi düşünüyorum da..." 'Ülkemin filmidir, Batı'da da başarılı, izlesin tabii, ne olacak ki?' diye düşündüm, ancak dürüstçe henüz izlemediğimi söyledim. Kendi bilirdi. "Tamam o zaman. Sen izle bakalım, izle dersen izleyeceğim" dedi. "Eyvallah" dedim. İyi ki peşin hükümlülükle "İzle tabii, öneririm" falan dememişim. Son yıllarda -"izlediğim" demiyorum- gördüğüm en berbat ve benim açımdan sinir bozucu "yapıtlardan" (!) biri çünkü Mustang... 


Öncelikle film hakkında hiçbir fikri olmayanlar için konusunu özetleyelim. Gerçi pek öyle derinlemesine bir konusu yok ya...

Türkiye'nin Karadeniz kıyısında bir ilçede, İnebolu'da geçiyor film. Beş kızkardeş, henüz reşit değiller, -kafaya göre- belirli bir yaşa gelince aileleri tarafından büyükten küçüğe baş-göz ediliyorlar. 

Bu kadar işte. Konu bu kadar!

***

Dünyanın en berbat, yürek kanırtıcı konusunu bile bir sanat yapıtı haline çevirirken, birazcık estetik olmaya çalışırsınız, birazcık gerçekçi... Hırsızlığı mı anlatıyorsunuz mesela? Beş genç, yoksullar, para lazım; banka soymaya karar veriyorlar. TAK! Soyacakları bankadan gelecek para bir anda masalarının üzerinede! Olur mu hiç, inandırıcı olur mu? Yönetmen çıkıp şöyle bir açıklama yapabilir mi: "Eee, ne var ki bunda? Hepimiz hırsızlığın nasıl olduğunu biliriz, filmimde hırsızlığın nasıl gerçekleştiğini anlatmaya gerek duymadım!" Saçma. Seyirci bunu görmek ister. Göstermeseniz bile bambaşka bir anlatım formu, biçemi bulmanız gerekir. Seyirciyi inandırmanız gerekir. (Bu dediğim komedi veya fantastik türdeki filmler için geçerli değil tabii.)

Mustang filminde "olması 'NEREDEYSE' imkansız" ne kadar olay varsa, oluyor... 

Filmin en büyük defosu bu: İnandırıcı değil. 

Somut konuşalım! 

Mesela...

Ergen bir kız karakter, istemediği bir erkekle evlenme yolunda ilerliyor. Birgün birkaç kızkardeşi ve ebeveyniyle bir yere gidiyor, ebeveyni arabayı bir otoparka çekiyor, "Birazdan geleceğim" diyerek arabadan iniyor. Bizim ergen kız sinirli ya, büyüklerine rüştünü ispat edecek ya, kız kardeşlerini arabanın dışına erketeye yatmaya yolluyor, bir erkeği arabaya alıp oracıkta çocukla sevişiyor! 

Yok artık!

İnebolu'da hem de, gündüz gözü hem de, bu kadar rahatça hem de...

Yok artık!

***

Filmin tadını kaçırmamak için -kaçacak bir tadı olduğunu düşünmüyorum ya(!)- daha fazla örnek vermiyorum ama gerçekten film bu ve bunun gibi onlarca "abartılı" ve "abartılı olduğu için de saçma" olaylarla dolu. 

***

Film hakkında kim ne düşünüyor bilmiyorum, okuma fırsatı bulamadım. Ancak benim düşüncem net şu şekilde: Yönetmen, aynı zamanda senarist; Fransa'da yaşıyormuş, açmış gazeteleri-dergileri, birkaç satır başı haberi almış; abarta abarta bu haberlerden kolaj bir film kotarmış!


***

Lütfen bu yazıyı okuyanlar Türkiye'nin kadınlar için güllük gülistanlık bir ülke olduğunu düşündüğümü zannetmesin. Bilakis; bu ülke, Duman'ın İstanbul şarkısında da söylediği gibi "Kadınını döver!", maalesef... En büyük acıları kadınlar yaşarlar bu ülkede, rezillik her alanda olduğundan daha çok bu alanda had safhadadır. 

Bir örnek:

Hayretlere seza ve mideleri ağıza getiren bir karara imza atmışlığı var bu ülkenin futbol federasyonunun. Bir dönem futbol takımlarına seyircisisiz oynama cezası verilirken, bu karar değişti; "Müsabakayı sadece kadın ve çocuklar tribünden izleyebilir" haline geldi. Futbol takımının cezası, maçını kadının ve çocuğun izlemesiydi! Bu ülkede çıktı bu karar! Kadınların bir kısmı da, "Ohh, çok iyi oldu, çok da güzel oldu!" diyerek şen şakrak sökün ettiler maçlara! (Peki film bunu nasıl anlatıyor? "Türkiye'deki her kadın, karardan çok mutluydu!" şeklinde...)

Utanılacak bir durumdu. Yaşadık. Bitti çok şükür!

Bu acı olaydan bir şekilde haberdar olan yönetmen, büyük ihtimalle bu durumu filminde kullanmak istemiş, kullanmış da, ancak kardeş, bari mantıklı ol...

Filmde ceza Trabzonspor tribünlerine verilmiş; ancak kızların gittikleri maç Türk Telekom Arena Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nde; yani Galatasaray'ın stadında! (Bu mümkün değil; çünkü zaten Galatasaray-Trabzonspor-Beşiktaş ve Fenerbahçe için, deplasmana taraftar götürme yasağı var!) 

Haydi bunu da geçtim; İnebolu'dan İstanbul'a GS maçı için tur düzenleniyor! 

Haydi bunu da geçtim; kızlar ceza sayesinde tribünlere giriyorlar, fakat üzerlerinde Galatasaray amblemli ürünler ve "GALATASARAY" tribünündeler!

E artık, pes!


***

Uzun lafın kısası Mustang bir film değil; ailesine öfkeli ergen bir feministin yazdığı makale. 

Aslında içimden "Batı'nın ilgisini çekmek için ülkesini itin götüne sokan" umutsuz bir yönetmenin endişeli gülümsemesi demek geliyor, ama terbiyesizlik yapmak istemiyorum. (!)

Bu blog'u takip edenler bilirler, ben bu kadar ağır eleştiri yazısı yazmam. Ancak içimde tutmak istemedim. 

Orhan Pamuk'a laf atanlar, keşke bu filmi izleseler ve günah çıkarsalar. 

Bir fıkrayla bitireyim: 

Kadının biri ayakta tecavüze uğradığını iddia ederek mahkemeye başvurmuş. Hakim sanığı çağırmış, bir de bakmış ki sanık cüce. 

Hakim bir cüceye bakmış, bir de 1m 90cm davacı kadına. Oluru yok, bu adam, bu kadına tecavüz etmiş olamaz! Fiziksel olarak bu mümkün değil.

Kadına sormuş hakim: "Emin misin kızım? Bu adam senden çok kısa..."
Kadın: "Eminim hakim bey! Altına sandalye koydu."
Hakim: "Allah Allah... Getirin bakayım bir sandalye."

Mübaşir sandalyeyi getirmiş, cüce sandalyeye çıkmış, yine kadına erişemiyor!

Hakim tekrar sormuş kadına: "Bak kızım! Emin misin?"
Kadın: "Eminim hakim bey! Sandalyenin üstüne üç tane de kitap koydu!"

Hakim mübaşire emretmiş, üç tane kitap gelmiş, kadının onayıyla sandalyenin üzerine konmuş, cüce de üstüne çıkmış. Yok; cüce hala kadına yetişemiyor!

Hakim sinirlenmiş. "Bak kızım! Adamı yakacaksın! Dürüst ol!"

Kadın biraz tebessüm etmiş, utangaç: "Biraz da ben eğildim hakim beeeey..."

***

Kıssadan hisse: Eğer bir konuyu bir sanat yapıtı haline çeviriyorsan; gerçekçi anlat, dürüst anlat "her şeyiyle anlat"; bütün bedbahtlıkları tek bir hikayede toplayıp Batı'ya bunu "Bak işte, Türkiye böyle bir ülke!" demeye kalkışırsan, belki oralarda çok sükse yaparsın ama, burada gülerler sana.